ANASAYFA BİYOGRAFİ KİTAPLAR YAZILAR BİLDİRİLER RÖPORTAJLAR KÜTÜPHANE İLETİŞİM
        Detaylı Arama

Facebook'ta Paylaş

'Onurlu AB Üyeliği' Tezinin Kritiği: XII
Durmuş Hocaoğlu

Yeniçağ Gazetesi / 12.11.2005
Avrupa Birliği üyeliği söz konu edildiğinde mutlaka kendisiyle hesaplaşılması şart olan bir kavram niteliği taşıyan Sübsidiarite'nin değilse şiddetle reddinin, fakat hatta görmezlikten gelinmesinin, suskunluğun, en azından, "sükut ikrardan gelir" umdesi mucibince, zımnen veya hükümran bir devletin hükümranlık yetkilerini tamamen veya kısmen kendisinin üstünde olduğu kabul edilen - ki buna "itaat" da diyebiliriz - devretmeğe, feragat ve fedakarlığa, paylaşmaya rıza göstermekten başka bir anlamı olamaz.
 
Nitekim, "Milliyetçi" Hareket Partisi lideri ve "Onurlu Avrupa Birliği Üyeliği" tezinin sahibi Sayın Devlet Bahçeli'nin referans aldığımız eserinde de, dikkat çekici bir şekilde, Subsidiarite'ye bir temasta bulunulmadığı gibi, Türkiye'nin egemenlik devrine de dişe dokunur bir temas görülebilmekte değildir.
 
Bu noktada, Sayın Bahçeli'nin mezkur kitabını neşrettiği tarih olan Temmuz 2000'den birkaç ay önce, yine evvelce bahse konu ettiğimiz "Türkiye-AB İlişkilerinde Kırılma Noktaları ve Gerçekçi Bakış Açısının Önemi" başlıklı makalesini te'lif ettiği Türkiye ve Siyaset'in aynı sayısında doğrudan "egemenlik devri"ni konu edinen bir makale kaleme alan Sayın Muharrem İskenderoğlu'nun şu sözleri çok calib-i dikkattir:
 
"Avrupa'daki ulus devletler, varlıklarını koruma ve refahlarını en üst düzeyde tutma çabası güderken, bunun yanında egemenliklerinin bir kısmını veya tamamını Brüksel merkezli bir yapıya aşamalı olarak devretme projesini hayata geçirmektedirler." ["Avrupa Birliği Hukuku ve Milli Egemenliğin Devri"., Türkiye ve Siyaset., Sayı: 7, Mart-Nisan 2002., s.46-47]./..../"Avrupa Birliği'nin sahip olduğu yetkiler, ulusal yetkilerin Birliğe devredilmesi sonucunda meydana gelmiştir. Birlik organlarının üye devlet anayasalarına bağlılığı düşünülemeyeceği gibi, tam tersine üye ülkelerin Birlik hukukuna bağlı olması kaçınılmazdır. Bütünleşmeyi amaçlayan örgütlerin kurucu antlaşmalarını imzalayan devletler, kurulacak örgütün karar organları lehine, egemen yetkilerinin bir bölümünü devretmektedirler. Ancak bunun, Avrupa Birliği'nin üye ülkelerin çıkarlarını bir biçimde gözetmelerini sağlamaktan ziyade, onların egemenliklerini ele geçirmek şeklinde tezahür etmekte olduğu görülmektedir." [s.49-50]
 
Sayın İskenderoğlu'nun da vurgu yaptığı gibi burada birbirinin mütemmimi olan iki husus, hiçbir te'vile açık kapı bırakmayacak şekilde fevkalade büyük bir ehemmiyetle ön plana çıkmaktadır: 1: AB, üye devletlerin egemenliklerinin bir kısmını veya tamamını Brüksel merkezli bir yapıya aşamalı olarak devretme projesini öngörmektedir; 2: Avrupa Birliği, üye ülkelerin çıkarlarını gözetmelerini sağlamaktan ziyade, onların egemenliklerini ele geçirmek şeklinde tezahür etmektedir.
 
"Onurlu Avrupa Birliği Üyeliği" denen tezin kemal-i ciddiyetle sorgulanmasında, yine aynı degide Sayın bahçeli ile sayfa arkadaşlığı yapan Sayın İskenderoğlu'ndan bir iktibasta daha bulunalım [s.50]:
 
"Birlik hukuk düzeni, sui generis (kendine özgü) bir hukuk sistemidir. Uluslararası düzeyde bugüne kadar örneği bulunmayan bu hukuk sistemi Birliğe üye ülkelerin iç hukuklarında sahip oldukları "egemenlik yetkilerinin bir bölümünü Birliğe devretmeleri" sonucunda oluşmuştur. Ulusaşırı hukuk olarak nitelendirilebilecek olan bu hukuk düzeninin, gerek uluslararası hukuk, gerekse Birliğe üye ülkelerin ulusal hukuklarıyla yakın ilgisi bulunmaktadır."
 
"Egemenlik uluslararası hukukta, devletler arası "eşitlik", iç hukukta ise "en yüksek otorite" anlamına gelmektedir. Halbuki Birlik hukuku, bu hukuk düzenine taraf olan devletlerin "egemen yetkilerinin kısmen devri" olgusu üzerine kurulmuştur./..."
 
Şu halde her şey, başka türlü yorumlanamayacak kadar aşikar olarak gözükmektedir diyebiliriz: "Onurlu AB Üyeliği" tezi, ya hükümranlık haklarımızın kısmen veya tamamen AB'nin üstün iradesine terkedilmesi gerekliliğinden habersiz olarak hazırlanmıştır veya bu keyfiyetten rahatsız olmamaktan kaynaklanan bir tercihin ürünüdür. İlki herhangi bir kişi için mazur görülebilir, fakat bir siyasi lider için liyakatsizlik sonucu hasıl eder. Şahsi tercihler ise şahıs bazında tartışılamaz; ancak bahse mevzu olan milli bir mes'ele ise ve hele bir de bahse mevzu kurum ister istemez "milliyetçilik" denince akla gelen ilk siyasi organizasyon olursa, o vakit bu durumun hiçbir surette tahammül ve müsamaha edilebilir tarafı kalamaz. Bunu, Türkiye'nin ve Türk milletinin hükümranlık haklarını kısmen veya tamamen üstün güç AB'ye terketmeyi, devretmeyi ve/veya paylaşmayı içine sindiren her siyasi parti ve lideri gibi MHP ve Sayın Bahçeli'nin de sindirmesi gerekenleri sadece ana başlıklarla olsa dahi sıralarken daha iyi idrak edeceğimiz her türlü şüpheden aridir.
Yazıyı PDF dosyası olarak indirmek için tıklayınız. [ Boyutu: 200,87 KB ]
BU DİZİDEKİ YAZILAR
'Onurlu AB Üyeliği' Tezinin Kritiği: I
'Onurlu AB Üyeliği' Tezinin Kritiği: II
'Onurlu AB Üyeliği' Tezinin Kritiği: III
'Onurlu AB Üyeliği' Tezinin Kritiği: IV
'Onurlu AB Üyeliği' Tezinin Kritiği: V
'Onurlu AB Üyeliği' Tezinin Kritiği: VI
'Onurlu AB Üyeliği' Tezinin Kritiği: VII
'Onurlu AB Üyeliği' Tezinin Kritiği: VIII
'Onurlu AB Üyeliği' Tezinin Kritiği: IX
'Onurlu AB Üyeliği' Tezinin Kritiği: X
'Onurlu AB Üyeliği' Tezinin Kritiği: XI
'Onurlu AB Üyeliği' Tezinin Kritiği: XII
'Onurlu AB Üyeliği' Tezinin Kritiği: XIII
'Onurlu AB Üyeliği' Tezinin Kritiği: XIV
'Onurlu AB Üyeliği' Tezinin Kritiği: XV
'Onurlu AB Üyeliği' Tezinin Kritiği: Netice-i Kelam-I
'Onurlu AB Üyeliği' Tezinin Kritiği: Netice-i Kelam-II




Copyright ©2006-2024, Durmuş Hocaoğlu

Sitede yayınlanmakta olan yazılar kaynak göstermek şartıyla kullanılabilir.

Anasayfa  |  Biyografi  |  Kitaplar  |  Yazılar
Bildiriler  |  Röportajlar  |  İletişim