ANASAYFA BİYOGRAFİ KİTAPLAR YAZILAR BİLDİRİLER RÖPORTAJLAR KÜTÜPHANE İLETİŞİM
        Detaylı Arama

Facebook'ta Paylaş

Vicdan ve Red Veya Ya Sev, Ya Defol!-2
Durmuş Hocaoğlu

Yeniçağ Gazetesi / 30.01.2006
Fakat mes'elenin bir de müşahhas bir veçhesi var: Askerliğin reddi, daha doğrusu bunun bir vazife olarak kabul edilmemesi. Askerlik, yani vatan müdafaası, prensip olarak reddedilebilecek bir vazife midir? Bu noktada, sözü, kısa bir müddet için, Fransız İhtilali'nin ikiyüzüncü yıldönümü münasebetiyle kaleme almış olduğu "Cumhuriyetçi misiniz Demokrat mı?" başlılı yazısındaki şu cümleleriyle Debray'a bırakalım: "Her yurttaşın başkalarının özgürlüğünden sorumlu olması ve dolayısıyla ihtiyaç olduğunda silah taşıması gerektiği cumhuriyette devlet ordunun, ordu da devletin içine yerleştirilir. Ölüm önünde (ve tabii vatan görevi bakımından) eşitlik olmaksızın yurttaşların eşitliğinin ne anlamı vardır? Bundan dolayı cumhuriyetçi ilke, bütün vatandaşların askerlik görevlerini yapmalarına dayanan bir orduyu öğütler."
 
Doğru'nun doğruluğu, kimden sadır olduğundan bağımsızdır; Debray haklı: Vatan savunmasını reddedenin o vatanın hiç, hiç ama hiçbir nimetinden istifade etmek, vatan savunması vazifesini reddedenin hiç, hiç ama hiçbir hak iddiasında, ve, "ölüm" karşısında eşitliği reddedenin de, hiç, hiç ama hiçbir hususta eşitlik talebinde bulunmak hakkı yoktur.
 
Askerlik vazifesinin prensip olarak reddi, ancak, yaşanılan toprakları "vatan" olarak kabul etmemekten kaynaklanan bir sadakatsizliğin eseri olabilir ki, bu da, ezcümle, birisi, aynı topraklar üzerinde bir başka devlet te'sis etme düşüncesinden, veya dünyanın hiçbir toprağının vatan kabul edilmemesinden - yani artık çirkin çehresi iyiden iyiye sırıtkan hale gelen "kozmopolitanizm"den - neş'et ediyor olabilir. Mezkur şahsın hemdemlerinin internette kolgezen sitelerindeki - felsefede "filodoksa denen - felsefe müsveddesi malumat curuflarından ve mahkeme kayıtlarından da ziyadesiyle anlaşıldığı kadarıyla, bu zatta her ikisi de mebzulen mevcut; ama mes'eleyi getirip belirli bir kişiye hasretmek sütunlara yazık olur; bizim derdimiz paçavralarla uğraşmak olamaz.
 
Olamaz, olmamalı da; ama sessiz de kalamayız, kalmamalıyız da. Burası, "bu vazıyet tahtında neyin yapılması gerektiği mes'elesi"dir ve görünen o ki, iş, başa düşmektedir: Biz, bu ülkenin ve devletin, yani Mülk'ün asıl malikleri olarak O'na sahip çıkmak mecburiyetindeyiz ki bu da, sırtımızda taşıdığımız bütün asalak ve parazitleri ya te'dib ve terbiye etmeyi, veya, onlardan usulu dairesince halas olmayı; "hep hakkım var, hiçbir vazifem yok" demekte musırr olanlara da, "senin hiçbir şeyin yok; ya sev ve sadakatla hizmet et, ya da, defol" diyebilmeyi amirdir.
Yazıyı PDF dosyası olarak indirmek için tıklayınız. [ Boyutu: 193,24 KB ]
BU DİZİDEKİ YAZILAR
Vicdan ve Red Veya Ya Sev, Ya Defol!
Vicdan ve Red Veya Ya Sev, Ya Defol!-2
Vicdani Red, ya da, Müptezel Felsefe




Copyright ©2006-2024, Durmuş Hocaoğlu

Sitede yayınlanmakta olan yazılar kaynak göstermek şartıyla kullanılabilir.

Anasayfa  |  Biyografi  |  Kitaplar  |  Yazılar
Bildiriler  |  Röportajlar  |  İletişim