ANASAYFA BİYOGRAFİ KİTAPLAR YAZILAR BİLDİRİLER RÖPORTAJLAR KÜTÜPHANE İLETİŞİM
        Detaylı Arama

Facebook'ta Paylaş

Ayı
Durmuş Hocaoğlu

Yeniçağ Gazetesi / 19.02.2006
Şöyle diyorduk: Hani orası Danimarka ya, ister delilik veya edepsizlik deyiniz, ister düşünce ve ifade hürriyeti, olur böyle vak'alar; öyle büyütülecek bir şey yok. Fakat hiç de inandırcı görünmüyor. Görünmüyor, çünkü "olur böyle şeyler" denebilmesi için, eğer delilik veya edepsizlik eseri ise, bunun tıbbi bir raporla müseccel kılınması iktiza eder; yok değilse, böyle şeylere sebebiyet verenlerin, düşünce ve ifade hürriyetine verdikleri değer kadar, başkalarının inançlarına da değer vermeleri ve, "söz ola kese savaşı / söz ola kestire başı" misali, bir özür ile savaşı kestirebilecek olgunluğu da göstermesi beklenirdi. Ne var ki mes'ele hiç de öyle değil; birileri savaşı kesmek değil, baş kesmek istiyor da ondan; asıl sebep bu.
 
Biraz detaylandıralım: Hiç de öyle değil; şöyle "öyle" değil: Bilmeyen saflar Avrupa'da – daha da teşmil edecek olursak Batı'da - hadsiz bir söz ve ifade hürriyetinin bulunduğunu zannederler - tabiatiyle bilenlerin de büyük kısmı besleme oldukları için gizlerler - ama gerçek başka türlü: Mesela Avrupa'da alenen isim zikredilerek Yahudiler kanunlarla korunma altına alımıştır; birçok yerde de şimdi Ermeniler ve mesela, Yahudi ve Ermeni soykırımı olmadığını iddia etmek, söz ve fikir hürriyeti kapsamına girmeyen, müstelzim-i ceza bir eylem olup en yakın örneği de Sn. Yusuf Halaçoğlu ve Sn. Doğu Perinçek'e, Ermeni soykırımı iddialarını ciddiyetsiz buldukları için Belçika'nın - hani tıpkı şu, demokrasi filan derken beri yandan da bir karış bacağıyla dünyanın talan kervanından epeyce vurgun kapan, Danimarka gibi, devletten başka her şeye benzeyen Belçika var ya, işte o - reva gördüğü muamele buna bir örnek olduğu gibi; keza, nuru kendinden menkul birçok "aydın" (?) zat-ı muhteremin "sınırsız özgürlükler ülkesi" şeklinde propagandasını yaptığı[1] Amerika'da ise, 11 Eylül'ün hemen akabinde çıkarılan "Vatanseverlik Kanunu"nun birçok ağzı kapaması da başka bir örnektir[2].
 
Yani bu mes'ele hiç de öyle "düşünce ve ifade hürriyeti" mes'elesi değil; burası halisüddem bir palavra, veya bir bahane; hani, "gönül ne kahve ister ne kahvehane / gönül sohbet ister, kahve bahane" darbı meseli gibi, gönül hır çıkarmak isterse, "düşünce ve ifade hürriyeti" de bir bahane olur.
 
Yani işin içinde hır çıkarma dürtüsü var; bu, o rezil çizgileri karalayan karitüristleri de aşan bir şey; bir büyük plan: Kıt'alar dolaşan Büyük Ebu Cehil'in planına benziyor. Büyük Ebu Cehil'in bizzat kendisi bu planı hazırlamış olmasa bile, belli ki bundan sonrası O'nun emellerine hizmet doğrultusunda gelişme eğilimine, bir anlamda da kontrolüne giriyor.
 
Bir kere daha "yani": İş çığırından çıkmak üzere; çünkü giderek, alttan almak yerine, suçluların bağırarak suçsuzları korkutması gibi kefere makulesi bir yandan, daha fazla bağırır olmaya başlarken diğer yandan aynı kışkırtıcılığını tırmandırıyor ve aynı zamanda sopa da gösteriyor. Mes'ele mühim. Bakınız, Danimarka Başbakanı Anders Fogh Rasmussen, Der Spiegel'e verdiği bir mülakatta[3], kendisine yöneltilen "Kültür bakanınız, Danimarkalıların fikirlerinden geri dönmeyerek 'medeniyetler çatışmasının ilk raundunu kazanmasından' dolayı memnun. Siz de memnun musunuz?" şeklindeki soruya "bu tepkiye inanmakta güçlük çekiyorum" diye cevap veriyor; ne kadar da güzel. Devamındaki bir cevabı ise şöyle: "Danimarkalılar karikatürlerle ilgili çok fazla rahatsızlık duymadı. Hiçbirimiz Müslümanlara hakaret etmeye meraklı değiliz." Hani o "centilmen" Evropalı; kabalık paçalarından akıyor: Danimarkalıların rahatsızlık duymadığını söylemekle mutluluk duyduğunu söylemek aynı şey zaten; ve devamı: "Ne münasebet; biz Müslümanlara hakaret etmeyi düşünmüyoruz - hatta - düşünemeyiz" değil, "hakaret etmeye meraklı değiliz!" Yani demek ister ki, "merak ettiğimiz takdirde hakaret edebiliriz; siz de kim oluyorsunuz ulan".
 
Eh, hadi ben de düşünce ve ifade hürriyetimi kullanayım bari: Ayı!
 
Ayı da ne ayı; nitekim bir de boyuna posuna bakmadan dişlerini göstermeye yelteniyor:
 
"Bütün ortaklarımız (Avrupa Birliği, NATO ve ABD) dayanışma gösterdi. Bu önemli. İslam dünyası bizim izole edilmediğimizi kavramalı. Bu, karikatürlerle değil, demokratik değerlerle ilgili bir mesele./.../ AB Komiseri Peter Mandelson, bir AB ülkesine yönelik boykotun bütün birliğe yönelik olduğunu açıkça ifade etti. Küçük Danimarka'ya yüklenmek başka bir şey, dünyanın en büyük ekonomik gücünü temsil eden 25 üyeli bir topluluğa yüklenmek başka bir şey. Ve AB'nin ortak değerlere sahip bir topluluk olduğunun altını çiziyor."
 
Demek ki böyle; bakındı hele! Ama Rasmussen boşuna kendisini ve AB'li ortaklarını bir şey sanıyor: Herkes de bilir ki AB iktisadi olarak bir dev olsa da siyasi ve askeri olarak bir cücedir; asıl dişlerini gösteren başkası, Atlantik'in ötesinde. Kıt'alar dolaşan Büyük Ebu Cehil O.  
 
[1]. Mesela, benim Ayyıldız'da "Bir Amerika Muhabbeti" [01.02.2000] ve "Amerika Amerikalılarındır, Türkiye Türklerin!" [02.02.2000] başlıklı iki yazı ile cevap verdiğim, Nuh Gönültaş'ın 20.01.2000 tarihli Zaman gazetesinde, "Türkiye Sadece Türklerin, Amerika ise Herkesin" başlıklı yazısı gibi.
[2]. Bu konuda şu makaleye bkz.: Ronald Dworkin., The Threat to Patriotism., The New York Review of Books, XLIX/3., Feb. 28, 2002., Çeviri: "Vatanseverliğe Yönelik Tehdit"., Çev.. Atilla Yayla., Liberal Düşünce., Yıl: 7, Sayı: 25-26, Kış-Bahar 2002., s.253-270
[3].  "Danimarka Şok İçinde., Danimarka Başbakanı Anders Fogh Rasmussen İle Röportaj., Der Spie-gel, 13.02.2006; Radikal, 16.02.2006., URL: [http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=178821]
Yazıyı PDF dosyası olarak indirmek için tıklayınız. [ Boyutu: 203,90 KB ]




Copyright ©2006-2024, Durmuş Hocaoğlu

Sitede yayınlanmakta olan yazılar kaynak göstermek şartıyla kullanılabilir.

Anasayfa  |  Biyografi  |  Kitaplar  |  Yazılar
Bildiriler  |  Röportajlar  |  İletişim