ANASAYFA BİYOGRAFİ KİTAPLAR YAZILAR BİLDİRİLER RÖPORTAJLAR KÜTÜPHANE İLETİŞİM
        Detaylı Arama

Facebook'ta Paylaş

Amerika'nın Stratejisi ve Gücü: III: 'Ya Devlet Başa, Ya Kızgın Leşe'
Durmuş Hocaoğlu

Yeniçağ Gazetesi / 10.03.2006
Bundan önceki ilk iki yazıda serdettiğim kanaatimi bir kerre daha ve vurgu ile tekrar ediyorum: Amerika, dünyanın bu bölgesinde ölümüne bir zar atmıştır; bir anlamda "ya devlet başa, ya kuzgun leşe" kabilinden, geriye dönülmesi çok yüksek oranda risk taşıyan bir oyundur bu: Başarısız bir dönüş, bir önceki yazımın sonunda da söylediğim gibi, Irak ve havzasının, Amerikan tarihinde bir dönüm noktasına, "Amerikan Çağı'nın Sonu"nun başlangıcına sebep olabilir, o sebeple ne bahasına olursa olsun bu oyunu nihayetine kadar götürmek ve kazanmak mecburiyeti altındadır; gidebildiği, götürebildiği kadarıyla. Evet: Amerika şu anda bu şekilde bir psikolojik baskı altında bulunmaktadır.
 
Irak ve "havzası", yazi bizim coğrafyamız - gerçek anlamıyla "bizim", yani Osmanlı'nın coğrafyası - bu tarihi rolün altından muvaffakıyyetle kalkmalı, yani, bundan takriben ikibuçuk yıl kadar mukaddem, Irak'ın işgalinden altı ay sonra yazdığım gibi, "İnsanlığın Selameti İçin Amerika Irak'ta Boğulmalıdır" [Yeniçağ., 06.09.2003]; aksi halde, yine tekrar ediyorum, zincirlerini kırmış bir boğaya dönecek olan Amerika'nın durdurulabilmesi için, en başta bu bölge - ve bittabii Biz – olmak üzere, insanlığın çok daha büyük kayıpları göze alması gerekecektir. Çünkü Afganistan – İran - Irak – Körfez – Suriye hattı ile Asya'nın kalbinden bir yandan Hind Denizi'ne, diğer yandan Akdeniz'e kadar olan güzergahı avuçlarının içine alan Amerika'yı, uzun vadede, aşırı yayılmanın doğuracağı ağır problemlerden doğabilecek iç bunalımlar dışında, durdurmak daha da güçleşecektir.
 
Bu noktada, Amerika'nın 2002'de ilan ettiği "(Yeni) Milli Güvenlik Stratejisi"nin üç temel unsuruna bir göz atalım[1]:
 
1. Önleyici Müdahale: ABD, terör tehditlerini, bölgesel çatışmala­rı ve silahlanmanın yayılmasını önlemek amacıyla diplomasi, kanun yaptırımı, silah denetimi ve ihracat kontrolü gibi stratejileri aktif bir şekilde kullanmayı planlamaktadır.
 
2. Önceden Müdahale: Terör tehlikelerine ve saldırgan olabilecek "haydut devletlere" karşı önceden güç kullanma anlamına gelen bu kavram, Bush Doktrininin temel taşıdır. Buna göre, ancak acil durum­larda askeri güç kullanma anlayışı artık geçerliliğini yitirmiştir. Yeni doktrin, ABD'nin, düşmanın amaçları, hedefi ve zamanlaması net ol­masa bile, tehlikelere karşı kendini korumasını savunmaktadır.
 
3. Savunma: Bush Yönetimi, aynı zamanda, savunma ve potansiyel düşmanları caydırma politikalarını da benimsemiştir. Bu anlayışa göre ABD, hiç bir ülkenin kendisine meydan okuyamayacağı hir aske­ri güce sahip olmalıdır. Bu doğrultuda ABD, füze savunma sistemi ile savunma kapasitelerini artırarak hem kendisini hem de müttefikleri­ni daha iyi koruyabilecek hale gelecektir.
 Bu üç maddenin anlaşılabilir tercümesi ise şöyle: Amerika, kimi savaş ile yola getirmek istiyorsa, ona - terörist devlet, haydut devlet gibi - bir kulp takıp "önleyici müdahale"de bulunmak üzere, savaş açmak hakkını kendisinde görmekte ve uygun fırsat bulduğunda da uygulamaktadır. Bu doktrinin Amerikan parlamentosundaki müzakeleri esnasında bir konuşma yapan Demokrat Parti Senato Üyesi Edward M. Kennedy'nin 7 Ekim 2002 tarihinde Senato'da ifade ettiği gibi, "herkesin reddetmesi gereken bir 21. yüzyıl emperyalizmi" örneği olan Bush Yönetimi'nin doktrini[2] şimdi hedef seçilen İran'a yönelmiş bulunuyor. Tabiatiyle, bugün İran, yarın Suriye, öbür gün...
 
Ancak, madalyonun diğer yüzü de şöyle ki, Amerika, bütün gövde gösterilerine rağmen, gücünün ve imkanlarının sınırlarına yaklaştığını işaret eden bir noktada bulunuyor ve bu da iki kısma taksim edilebilir. Bunlardan birisi, içte, kendi kamuoyundaki heyecan ve destek yetersizliği: Irak harbinden daha çaplı olacağı aşikar olan yeni bir harp için kamuoyu yeterince hazır değil ve Bush'un da, 2006 sonunda başkanlığının son döneminin yarısı dolacağından bu sene olmazsa, seneye daha da büyük zorluklarla karşılaşılması demektir; onun için de aculluk şart olmaktadır. İkincisi ise dışta: Saddam harbinde aldatıldığını farkeden ve Bush yönetiminin asıl maksadını ve manasını sezinleyen milletlerarası toplumun desteği, en düşük seviyesinde görünüyor. Bunlar iyi gelişmeler; kötü olan da şu ki, Irak'ta baş gösteren iç harp eğilimi direnişi dejenere etmeye başlamış bulunuyor; ayrıca başka bir kötü de, bölge ülkeleri arasında bir diyalogun ve bir müşterek politikanın mevcut olmaması ve dahası, olması gerektiğinin düşünüldüğüne ve düşünülse bile bunu omuzlayıp götürecek bir iradenin mevcudiyetine dair bir emarenin de olmaması.
 
Hasılı vazıyet henüz berrak değil; Amerika için de bölge ülkeleri için de, "Ya Devlet Başa, Ya Kuzgun Leşe".
 
[1]Woodrow Wilson Düşünce Kuruluşu Direktörü; eski Kongre üyesi ve Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Lee Hamilton., "Bush Doktrini Nedir?., İktisat İşletme ve Finans., Yıl: 18, Sayı: 204, 2003 Mart., s.9. Milli Güvenlik Stratejisi'nin tam metni için, bkz.: "The National Security Strategy of the United States of America, September 2002., The White House, Washington"., URL: [http://www.whitehouse.gov/nsc/nss.pdf].
[2] "Bush'un Önceden Müdahale Doktrini., Çev.: Aslı Gürkan., İktisat İşletme ve Finans.,aynı sayı., s.8
 
NOT: Dipnotlar matbu metne konmamıştır – D.H.
Yazıyı PDF dosyası olarak indirmek için tıklayınız. [ Boyutu: 229,29 KB ]




Copyright ©2006-2024, Durmuş Hocaoğlu

Sitede yayınlanmakta olan yazılar kaynak göstermek şartıyla kullanılabilir.

Anasayfa  |  Biyografi  |  Kitaplar  |  Yazılar
Bildiriler  |  Röportajlar  |  İletişim