ANASAYFA BİYOGRAFİ KİTAPLAR YAZILAR BİLDİRİLER RÖPORTAJLAR KÜTÜPHANE İLETİŞİM
        Detaylı Arama

Facebook'ta Paylaş

Darwinizm, İnsan ve Dil: VI
Durmuş Hocaoğlu

Yeniçağ Gazetesi / 03.04.2006
İyi bir tabiat bilimcisi fakat kötü bir filozof olan, Biyoloji'nin Newtonu ünvanlı Charles Darwin'in birgün önce dört madde halinde dercettiğimiz fikirlerini hatırlayalım: 1: Karmaşık bir düşünce zinciri, kelimeler olmadan sürdürülemez; 2: Bayağı bir düşünce zinciri bile, dilin herhangi bir biçimini gerektirmektedir, ya da onun aracılığı ile büyük ölçüde kolaylaştırılmaktadır; 3: Ancak... açık ve bağlantılı düşüncelerin uzun bir ardışımı (succession), dilin herhangi bir biçiminin yardımı olmadan da zihinden geçebilir. 4: Hayvanlar, dilin yardımı olmaksızın belirli bir ölçüde düşünebilmektedirler.
 
İmdi; evvelen, "karmaşık düşünce" ve "bayağı düşünce" diye tuhaf bir tefrikte bulunmak felsefi olarak abesle iştigal etmek demektir; zira, düşünce, düşüncedir, ya vardır ya da yoktur; düşüncenin kendisi bizatihi karmaşık bir olgudur. Saniyen, yüksek fikirler - mesela en üst düzeyde felsefi-ilmi bir mes'ele üzerindeki zihni tekasüf gibi - ile basit fikirler - mesela karşısındaki manzaraya boş gözlerle bakmak - arasındaki fark, ancak derece farkıdır, mahiyet farkı değil. Gelelim diğerlerine: "(Bayağı) bir düşünce zincirinin (bile), dilin herhangi bir biçimini gerektirmesi" ile "onun aracılığı ile büyük ölçüde kolaylaştırılması" aynı şey değildir; ya biri, ya öteki, ama hangisi? Ancak her hal ü karda Darwin'in bu hükümlerine göre düşüncenin her biçimi "dil"i zaruri kılmaktadır ve bu ise Dil ile Düşünce'nin ayrılmazlığının tasdikidir; yani "düşünen bir şey"olmak için "konuşan bir şey" olmak, "konuşan bir şey" olmak için de "düşünen bir şey" olmak gerektir. Ne var ki üçüncü ve dördüncü maddelerde Darwin bu sonuca aykırı düşerek kendisiyle çelişmektedir: Düşüncenin hiçbir çeşidi Dil olmadan zihinden geçemez; zira, bu şekilde düşünmek, bir "sözlü düşünme" (verbal speech) olmadan, kelimesiz ve harfsiz konuşmaktır. Darwin'in, hayvanların da dilin yardımı olmadan konuşabildiğine kanaat getirmesi, Dil'i bu bağlamda sadece sözlü konuşma olarak algılaması ve sözsüz konuşmanın da konuşma olduğunu farkedememesidir.
 
Esasen Darwinist düşüncenin temel hatası aşağı-yukarı, Dil ve Düşünce arasındaki kopmaz ve ayrılmaz bağı farkedememesi ve buna bağlı olarak, konuş(a)mayan ve düşün(e)meyen bir varlıktan, konuşan ve düşünen bir varlığa geçişin, hiçbir biyolojik süreçle açıklanamaz oluşudur.
 
Bu noktada aynı hatayı, Darwinizm'i kendisine çok sağlam bir çıkış noktası olarak seçen Marksist felsefede ve hepsinin de temel referansı olan[1], Darwin'in halledemediğini halledebilmek üzere devreye soktuğu Emek kavramı ile problemi problematike dönüştürerek daha da katmerlendirmiş olan Engels'de görmekteyiz. Şimdi O'nun, bu kısa ve tamamlanmamış yazısından üç iktibasta bulunalım: 
 
I:
 
"...insan embriyonunun ana rahmindeki ge­lişmesinin tarihçesi hayvan olan atalarımızın, solucan­dan başlayarak milyonlarca yıl sürmüş bedeni gelişme tarihinin kısa bir yinelenmesi olduğu gibi, bir çocuğun ruhsal gelişmesi de aynı atalarımızın, hiç değilse daha sonrakilerin düşünsel gelişmesinin daha kısa bir yine­lenmesinden başka bir şey değildir. Ama bütün hayvan­ların bütün yöntemli eylemi, dünyaya, onların iradesi­nin damgasını vurmayı sağlayamamıştır. Bunu, insan yapmıştır."
 
"Kısacası, hayvan dış doğadan yalnızca yararlanır ve salt varlığı ile onda değişiklikler meydana getirir; in­san onda değişiklikler meydana getirerek, amaçlarına yarar duruma sokar, ona egemen olur. İnsanın öteki hayvanlardan son ve temel farkı budur, bu farkı mey­dana getiren de gene emektir."[2]
             II:
 "Doğa üzerindeki egemenlik, elin gelişmesiyle, emek ile başla­dı ve her yeni ilerleme de, insanoğlunun ufkunu genişletti. İnsan, doğal nesnelerde, sürekli olarak, yeni, o güne kadar bilinmeyen özellikler keşfediyordu. Öte yandan emeğin gelişmesi, karşılıklı dayanışma, ortak­laşa faaliyet hallerini çoğaltma, ve bu ortaklaşa faali­yetin her birey için sağladığı yararın bilincine varma yoluyla toplum üyelerinin birbirine gittikçe yaklaşma­sına zorunlu olarak yardım ediyordu. Kısacası, oluşum geçiren insanlar, birbirlerine söyleyecek bir şeylerinin bulunduğu noktaya eriştiler. Gereksinme kendine bir organ yarattı: maymunun gelişmemiş gırtlağı, durma­dan daha gelişmiş modülasyon elde etmek için yapılan modülasyon yoluyla yavaş ama sağlam biçimde değiş­ti ve ağız organları, yavaş yavaş birbiri ardından düşünce ifade eden sesler çıkarmayı öğrendi."
 
"Hayvanlarla bir karşılaştırma, dilin kaynağının, emek sürecinden ve emek süreci ile birlikte doğduğu açıklamasının, tek doğru açıklama olduğunu gösterir. En gelişmiş hayvanların bile birbirlerine iletmek gerek­sinmesini duydukları pek az şey bile, düşünce ifade eden konuşmayı gerektirmez."[3]
 III:
 
"Hiç bir maymun eli, taş bıçağın en kabasını bile imal edememiştir."[4]
 
Artık bu konuyu hitama erdirmenin vakti geldi sayılır; ancak, şimdilik, bir dahaki yazıya kadar iki noktaya lutfen dikkat: Bir taş bıçağın en kabasını bile imal edemeyen maymun nasıl olur da "emek" üretebilir ve nasıl olur da işbu maymun-insanların birbirlerine söyleyecek bir şeyleri olabilir? Bu, filozofya değil, komedya.  
 
[1]. Sayısız denecek kadar bol kaynaktan çok popüler bir tanesi olarak, mesela M. İlin, E. Segal., İnsan Nasıl İnsan Oldu., Çev.: Ahmet Zekerya., Yeni Dünya Yay., İst. 1983, Bölüm: 1.1 ve 1.2;
 
[2]. Doğanın Diyalektiği., Çev.: Arif Gelen., Sol Yay., Ankara, Ocak 1977, s.220;
 

[3]. a.e.,s.228; [4].a.e., s.218

NOT: Basılı metne dipnotlar konmamıştır.

Yazıyı PDF dosyası olarak indirmek için tıklayınız. [ Boyutu: 187,05 KB ]
BU DİZİDEKİ YAZILAR
Darwinizm, İnsan ve Dil: I
Darwinizm, İnsan ve Dil: II
Darwinizm, İnsan ve Dil: III
Darwinizm, İnsan ve Dil: IV
Darwinizm, İnsan ve Dil: V
Darwinizm, İnsan ve Dil: VI
Darwinizm, İnsan ve Dil: VII




Copyright ©2006-2024, Durmuş Hocaoğlu

Sitede yayınlanmakta olan yazılar kaynak göstermek şartıyla kullanılabilir.

Anasayfa  |  Biyografi  |  Kitaplar  |  Yazılar
Bildiriler  |  Röportajlar  |  İletişim