ANASAYFA BİYOGRAFİ KİTAPLAR YAZILAR BİLDİRİLER RÖPORTAJLAR KÜTÜPHANE İLETİŞİM
        Detaylı Arama

Facebook'ta Paylaş

Gündemin Dili
Durmuş Hocaoğlu

Ayyıldız Gazetesi / 31.01.2000
Türkiye'de son iki hafta içerisinde yine çok hızla değişen gündeme şöyle bir göz atalım.
  • 17 Ocak'ta İstanbul'un denize nazır güzel semtlerinden Kavacık'ta Hizbullah militanları ile polisler arasında dört saatten ziyade devam eden bir silahlı müsademe vuku' buldu. Bir kişi ölü, iki kişi sağ olarak ele geçti. Ölü olarak ele geçirilen kişinin Örgüt lideri Hüseyin Velioğlu olduğu resmen ilan edildi.
  • Hemen aynı gün başlayan "mezarlık" operasyonları birkaç gün içerisinde dehşet verici boyutlara ulaştı; Hizbullah'ın, insanlarla beraber, Kur'an'da zikredilen bu asaletli kavramı da vandalca katlettiği görülmüş oldu.
  • Bu arada çok geçmeden, hatta hemen-hemen bu operasyonlara paralel olarak bazı şüphe, endişe ve hatta kuşku dolu sorular da birbiri ardınca orta yere saçılmaya başladı. Hizbullah'ın "devlet" ile olan münasebetleri, bu sualler kümesinin en başında yer almaktaydı.
  • Bu sorular bugün için de geçerlidir ve hala Kamuoyu, tatminkar açıklamalarla rahatlatılmış değildir; yani, hala "şüpheye devam", hala "üstüste sorular soru içinde"....
  • Bu sorulardan birisi, FP lideri Recai Kutan tarafından dile getirildi. Kutan, daha sonra "bazı gazeteci yazarlara atfen" ileri sürdüğünü belirttiği sorularında, Hizbullah'ın üzerindeki esrar perdesine temas etmek isterken konuyu 28 Şubat öncesindeki meşhur ve maruf Sincan olayları ile ilişkilendirerek, 28 Şubat'ı sorgulayan bir platforma çekmek istemiştir.
  • Kutan'ın bu konuşması, hemen anında, Askerler tarafından şiddetli bir cevap ile yanıtlanmıştır. Bu suretle konu birdenbire Hizbullah'ın çok ötesine uzanmış, hatta Hizbullah, ikinci sıraya itilmiş ve hatta ve hatta nerdeyse unutulma noktasınakadar gelmiştir.
  • Konu artık yine hiç de yabancısı olmadığımız, çok yakından bildik-tanıdık bir konuya avdet etmiştir: İrtica. 
  • Mutad olduğu veçhiyle basının ekseri organları tarafından "sert", "zehir-zemberek" gibi normal-dışı ve ürkütücü vasıflarla tavsif ve tasvib edilen bu Asker açıklaması, öncelikle FP'de bir dalgalanmaya ve hatta korkuya sebebiyet vermiştir. İşbu açıklama, gerçekten de bir anda yeni bir 28 Şubat tedirginliği ve ürpertisi hasıl etmeye yetmiş bulunmaktadır.
  • Kanaatimce, bu vesile ile bir kere daha görülmüştür ki, FP, hala, ana strateji olarak "gerilim tırmandırma" doktrininden vaz geçmiş değildir.
  • Ve yine bir kere daha görülmüştür ki, bu doktrinin arkasındaki zat, hala "parti"yi elinde tutmaktadır.
  • Ve yine bir kere daha görülmüştür ki, sadece bu dahi, FP'nin hakiki ve çağdaş anlamda bir siyasi parti olmadığını ve FP'de hala "siyasi akıl"ın teşekkül etmemiş bulunmakta olduğunu sarahatle isbata muktedirdir.
  • Ve yine bir kere daha görülmüştür ki, işbu "gerilim tırmandırma" doktrini, bütün ülke ile birlikte bu partiyi de sıkıntıya sokmaktadır ve Parti, tırmandırdığı gerilimin gürültüsünden de fevkalade korkuya kapılmaktadır. Nitekim, Parti'nin içinden hemen Bay Kutan'a oldukça ciddi sayılabilecek eleştiriler gelmedi değil; tabii ki, FP'nin izin verdiği sınırları aşmamak kaydıyla.         
  • Yahu dostlar; bu parti var ya, bu parti; kim ne kadar eleştirirse eleştirsin, kabul etmek gerektir ki, yasal ve meşru bir siyasi partidir; arkasında da bu ülkenin milyonlarca saygıdeğer vatandaşının reyi, yani vekalet senedi vardır. Onu tasvib etmeyebiliriz; fakat saygısılık da edemeyiz. Ama yine aynı parti bana, anlattığı fıkraya herkesten önce ve herkesten çok gülen; anlattığı korku hikayesine herkesten önce inanan ve herkesten çok korkan; ikide bir kendinden güçlülere laf atan ve tehdide maruz kalınca da rengi kül gibi olan; dediklerinin arkasında duramayan zayıf tabiatlı insanları hatırlatmaktadır.
  • Bu gelişmelerin gösterdiği başka bir gerçek de şu olsa gerektir: Türk Silahlı Kuvvetleri açısından, bu tür açıklamalar ve hele "sert" usluplar, esas itibariyle Siyaset içerisine girmek, Siyaset'in aktörleri arasında "bir şekilde" bir yer almak demektir. Halbuki Siyaset içerisine giren, mutlaka Siyaset'in genel kurallarına tabi olur; bunun birçok neticesinden birisi de "yıpranmak"tır. Türk Ordusu, arkasında milyonlarca rey, yani siyasi vekalet bulunan bir partiye cephe almakla, aslında dolaylı da olsa bu milyonlarca insana cephe almış görüntüsü vermektedir. Bu ülkenin fevkalade muhkem olmasında kesin bir şart bulunan en temel bir kurumu olması hasebiyle, Ordumuzun böyle girişimlerden mümkün olduğunca uzak durması fevkalade zaruridir.
  • Ve yine bu arada başka bir hususun da gözden kaçmamış olduğunu sanıyorum: Askerlerin bu sert açıklaması, diğer siyasi partiler tarafından hararetli bir destek görmüş değildir. Bunu, herşeye rağmen, Türkiye'de demokratik mekanizmanın muayyen bir ölçüde de olsa çalışıyor olması şeklinde anlamak gerektiği kanaatindeyim.
 
Türkiye "uzun vade"de bu işi bitrecektir; ama "yakın vade"de, her an çok şiddetli depremlerle sarsılabiliriz. Onun için de çok dikkatli olmak ve bahusus, anlamsız şekilde gerginlikler yaratacak politikalardan uzak durmak gerektir.
Yazıyı PDF dosyası olarak indirmek için tıklayınız. [ Boyutu: 146,07 KB ]




Copyright ©2006-2024, Durmuş Hocaoğlu

Sitede yayınlanmakta olan yazılar kaynak göstermek şartıyla kullanılabilir.

Anasayfa  |  Biyografi  |  Kitaplar  |  Yazılar
Bildiriler  |  Röportajlar  |  İletişim