ANASAYFA BİYOGRAFİ KİTAPLAR YAZILAR BİLDİRİLER RÖPORTAJLAR KÜTÜPHANE İLETİŞİM
        Detaylı Arama

Facebook'ta Paylaş

Bozkurt, Ergenekon, Filodoksa ve Gerçekler: VII
Durmuş Hocaoğlu

Yeniçağ Gazetesi / 10.07.2006
Türklerin ve Moğolların soy kütükleri çok farklı olmakla birlikte, ekseriyetle çok yakın ve hatta iç-içe yaşamakta olmalarından dolayı aralarında hayli geniş yelpazeli ve karmaşık bir kültür alış-verişi yaşamışlardır; öyle ki, birçok kültür unsurunun orijinalinin hangisine ait olduğunun kesin bir biçimde tesbit çok zorlaşmakta ve hatta handiyse adeta imkansızlaşmaktadır. Söz gelimi, dinleri, içtimai ve siyasi teşkilatlanmaları, destanları ve efsaneleri bu kabildendir. Ancak ne var ki bütün bunlara rağmen yine de Türklerin bu kültürel münasebetler sürecinde baskın bir rol üstlenmiş oldukları bilinen bir husus olduğu gibi, bahse konu edindiğimiz Ergenekon efsanesinde de vazıyet kuvvetlice bir ihtimal ile bu şekilde ortaya çıkmaktadır diyebiliriz. Bundan önceki yazımızda, Reşidü'd-din Tabib'in kaydının, Ergenekon'un ilk yazılı belgesi olmasının değerini ve avantajını koruduğunu; lakin, vakıa yazdıkları aynen kabul edilse dahi, O'nun, Moğolları köken itibariyle bir Türk boyu sayması, yani Türklüğün büyük ağacının gövdesine iliştirmesiyle dahi, Ergenekon'un bir Türk efsanesi olduğunun tescili mümkündür; ancak, yine de, bunu görmezlikten gelerek, Efsane'nin, her nice Moğolların hanesine kaydedilmiş olursa olsun, menşe' itibariyle Türki olması gerektiğine dair üç madde sıralamıştık.
 
Şimdi gelelim dördüncüsüne. Ayrıca detaylandırarak bu sayfaları doldurmak gerekmez ki, Göktürklerin Dişi Kurt menşe' efsanesi, Reşidü'd-din'in Moğollaştırdığı Ergenekon'un prototipi, orijini durumundadır. Kısaca söylendikte[1], Çin me'hazlarının naklettiğine nazaran, Göktürkler bir gün düşmanları tarafından ani bir baskına maruz bırakılarak tamamen katledilirler, yalnız henüz buluğa ermemiş bir erkek çocuk sağ kalabilir. Düşman askerleri, bu küçük çocuğu öldür­meğe kıyamazlar, ama yine de ihtiyaten, ellerini ve ayak­larını keserek bir bataklığın sazları arasına atarlar; derken bir dişi kurt peyda olur, çocuğu besler. Çocuk yetişkin çağa erişince de di­şi kurt ile birleşir, kurt ondan hamile kalır. Daha sonra, bu son Türk'ü de öldürerek Türklerin kökünü tam kazımak isteyen düşmanlar geri dönünce, Dişi Kurt, Tanrı'nın yardım ve himayesiyle, çocuğu da alarak uçar gibi Turfan'daki yüksek bir dağın üstüne çıkar; dağın eteğinde derin bir mağara, mağaranın içinde de fevkalade geniş, münbit, cennet gibi bir ova bulunmaktadır. Son Türk ile buraya gelen Dişi Kurt, bu mağaranın içinde on oğlan çocuğu doğurur; derken zamanla daha da çoğalırlar, mağaradan çıkarlar ve yayılırlar.
 
Şu hale göre, Göktürkler ile Reşidü'd-din'in arasında nereden bakılsa laakal beş asırlık müddet de nazar-ı itibare alınınca, asıl kaynağın kim, kopyanın kim olduğu kendiliğinden ortaya çıkacaktır.
 
Son olarak da şuna bakalım: Türk Ergenekonu'nun ruhunda iki kültür unsuru baskın bir şekilde öne çıkmaktadır: Kurt ve Demir. Kurt unsuru Moğol versiyonunda görülmekte değildir; bu ciddi bir noksanlıktır ve Türk Ergenekonu'nun farkı ile beraber orijinal efsane olduğunu ve Dişi Kurt efsanesiyle uyumunu göstermektedir. Demir ise; çok kısaca söylenirse, esas olarak Moğolların değil Türklerin mesleği ve san'atıdır. Nitekim, J. P. Roux, Türklerde ve Moğollarda demir kültüründen bahsederken, "Bunlar (Moğollar – D.H.),  Cengiz Han'a, kendilerinin benimsemediği demircilik mesleğini yakıştırdılar" derken Moğollarda demircilik kültürünün nasıl geri olduğunu ifade etmektedir, bu ise destan mantığına aykırıdır: Bir millet kadük bir kültür unsurunu destanının ana motiflerinden birisi yapmaz. [2]
 
***
 
Öyle anlaşılmaktadır ki, Reşidü'd-din'in asıl marifeti, hulasaten söylendikte, efendisi ve veli-i nimeti Moğol hanedanını tazim ve tebcil etmeye matuf olarak, mevcut bir efsaneyi güzel bir senaryoya dönüştürerek sunmaktan ibaret kalmaktadır.
 
Ve yine fikrimce öyle anlaşılmaktadır ki, Filodoksa ile Felsefe'yi ayırdetmek ve bir safsatayı çürüğe çıkarmak için bu kadar mürekkep tüketmek de kafi olsa gerektir.
 
 
[1] Bahaeddin Ögel., Türk Mitolojisi., C: I.,s.13-57: "Türklerin Kurttan Türeyişi" bahsi;
[2] Jean-Paul Roux., Türklerin ve Moğolların Eski Dini., Çev.. Aykut Kazancıgil., İşaret Yay., İst., 1994., s.65, pr.1
BU DİZİDEKİ YAZILAR
Bozkurt, Ergenekon, Filodoksa ve Gerçekler: I
Bozkurt, Ergenekon, Filodoksa ve Gerçekler: II
Bozkurt, Ergenekon, Filodoksa ve Gerçekler: III
Bozkurt, Ergenekon, Filodoksa ve Gerçekler: IV
Bozkurt, Ergenekon, Filodoksa ve Gerçekler: V
Bozkurt, Ergenekon, Filodoksa ve Gerçekler: VI
Bozkurt, Ergenekon, Filodoksa ve Gerçekler: VII




Copyright ©2006-2024, Durmuş Hocaoğlu

Sitede yayınlanmakta olan yazılar kaynak göstermek şartıyla kullanılabilir.

Anasayfa  |  Biyografi  |  Kitaplar  |  Yazılar
Bildiriler  |  Röportajlar  |  İletişim