ANASAYFA BİYOGRAFİ KİTAPLAR YAZILAR BİLDİRİLER RÖPORTAJLAR KÜTÜPHANE İLETİŞİM
        Detaylı Arama

Facebook'ta Paylaş

İrade'nin Zaferi ve Ortadoğu'nun En Uzun İki Senesi
Durmuş Hocaoğlu

Yeniçağ Gazetesi / 18.08.2006
Bir girizgah olarak, "irade"nin nelere kaadir olduğunu anlatan, tarihte yaşanmış sayısız misallerden ikisini nakletmek istiyorum. Rivayet edildiğine göre, pek az bilinen yanlarından birisi de dirayetli bir matematikçi olmak olan Ömer Hayyam, uzun müddet, matematik gibi ağır bir disiplinin altından kalkamayacağını düşündüğü için, çok heves ettiği bu sahadan uzak durmuştur. Ancak, bir gün mescidde abdest alırken, oluktan mermer zemine düşen suyun bu sert malzemede hasıl etmiş olduğu oyuk, O'nun dikkatini çekmiş ve birdenbire, tutuklu olan iradesini harekete geçirmiştir. Kendi kendine, "Bu, Cenab-ı Hakk'ın sana gösterdiği bir işarettir" diye düşünen Hayyam, bu işareti şöyle yorumlamıştır: "Su gibi yumuşaklık sembolü bir şey, mermer gibi sertlik remzi bir şeyin üzerine, aynı noktaya, biteviye, bıkıp usanmadan, muttasıl, ısrarla düştüğü takdirde, onu oyabildiğine göre, Ey Ömer, demek ki, bu, iradenin zaferidir. İmdi: Senin kafan da bir mermer kadar kalın ve sert olsa dahi, aynı iradeyi gösterdiğin takdirde onu delmemen için hiçbir sebep yok". Yine rivayete göre, Napolyon, kendisine, kazanmış olduğu harikulade zaferlerinin sırrını soran bir generaline, "irade" diye cevap verir ve karşısındakinin duraksadığını görünce, emri verir: "General; sağ elinin başparmağını kıvırarak ağzıma sok; ben de öyle yapacağım. Komut verince ikimiz birden ısırmağa başlayacağız; bakalım kim pes diyecek". General, tereddüd etmekle beraber, emir en yüksek makamdan geldiğinden naçar itaat eder ve komutla birlikte çetin bir yarış başlar; derken daha fazla dayanamayan general "pes" der. Napolyon'un cevabı tarihi değerdedir. "İşte zafer böyle kazanılır, General" der, "sen pes demeseydin ben demek üzereydim. Benim gücümün kaynağı parmağım değil, iradem"  
 
Kıssadan hisse: Hayat bir mücadeledir; mücadele ise herşeyden önce irade ile kazanılır: Zafer, iradenindir.
 
İrade nedir denebilir: İrade, istek demektir; ama herhangi bir istek değil; arkasında derin ve müteemmil bir düşünce ve sarsılmaz bir kararlılık bulunan, belirli bir hedefe kilitlenmiş, adeta teşahhus ve tecessüm etmiş bir istek. Bu vasıflarından dolayıdır ki, irade, aynı zamanda emir manası da taşır; nitekim "Padişah iradesi" ile murat da budur: Padişah'ın, aksi düşünülmesi caiz bile olmayan, kesin emri. Kelime Kuran-ı Kerim'de de, Allah'a izafe edildiğinde, O'nun kesin, mutlaka tahakkuk eden emri manasında kullanılmıştır: "O, bir şeyin olmasının irade ettiği zaman, ona "ol" der ve o da hemen oluverir" ["We iz erade şey'en...". (Yasin)] ayetinde olduğu gibi.
 
İrade herşeyin başı; ancak, tabiatiyle, mükerreren ifade edelim, kör bir istek değil, arkasında derin bir bilgi olan sarsılmaz bir kararlıklık. Nitekim, Hayyam'ın daldığı matematik, aklın en ince oyunu olarak bilinir; harbe gelince, o da hakeza: Napolyon, irade sahibidir, amma, her zaferi ince düşünce mahsulü ayrı bir san'at eseri gibidir; mesela Austerlitz gibi. Ne zaman ki, kendisine aşırı itimad besleyerek teemmülü terkettiyse, o zaman iradesi de kalmamış ve kendi felaketini hazırlamıştır: Rusya seferi ve Waterloo gibi. Bizim Allahu Ekber Dağları harekatımızda da istek vardır, ama akıl yoktur; o sebeple istek irade seviyesine yükselememiş ve bu da, tek kurşun atmadan donarak şehid olan doksanbin yiğit vatan evladına malolan bir felaket getirmiştir.
 
İmdi; bizim de bir parçası, hatta en mühim parçası olduğumuz "Bölge", içindeki kritik şartlarda ciddi bir irade imtihanından geçmektedir ve fikrimce önümüzdeki iki sene, "Ortadoğu'nun en uzun iki senesi" olacak iki sene zarfında ya salaha kavuşacak ya da felakete duçar olacaktır ve bu sonuç da tarafeynden iradesi daha baskın olan tarafından tayin edilecektir.
 
İmdi bütün mes'ele, büyük ihtimalle, Ortadoğu'nun bu en uzun iki senesinin nihayetinde kimin iradesinin galip çıkacağına bağlı gözükmektedir.
 
Neden iki sene?
Şundan ki; ...
Yazıyı PDF dosyası olarak indirmek için tıklayınız. [ Boyutu: 185,01 KB ]




Copyright ©2006-2024, Durmuş Hocaoğlu

Sitede yayınlanmakta olan yazılar kaynak göstermek şartıyla kullanılabilir.

Anasayfa  |  Biyografi  |  Kitaplar  |  Yazılar
Bildiriler  |  Röportajlar  |  İletişim