ANASAYFA BİYOGRAFİ KİTAPLAR YAZILAR BİLDİRİLER RÖPORTAJLAR KÜTÜPHANE İLETİŞİM
        Detaylı Arama

Facebook'ta Paylaş

Öz Türkçecilik, Türk'ün Altın Çağı ve Düşüşü
Durmuş Hocaoğlu

Yeniçağ Gazetesi / 17.09.2006
Ne Öz Türk var ne de Öz Türkçe; Türk var ve Türkçe var. Böyle bir şey yok, hiç de olmadı. Bu sebebe binaen, nasıl ki en umumi kontekstinde bir saf dil ve/ya öz dil aramak akıl dışı çılgın bir çabadan başkası değil ise, dar kontekstinde de Saf Türkçe ve/ya Öz Türkçe aramak akıl dışı çılgın bir çabadan başkası olmayacaktır ve esasen hep de öyle olmuştur.
 
İmdi: "Millet" dediğimiz şey, İnsan'ın yaratılışını, Adem'in bir defada ve çamur iken aniden bir "insan-heykel" şeklinde bedenlenip ruhlanıp kalkarak yürümeye, konuşmaya başladığı ve böylelikle "insan" olduğu şeklinde yorumlayarak mitolojikleştiren anlatımlarda olduğu üzere, bir defada olup-biten bir veri şeklinde kodifiye edilmesi gibi, bir defada ve aniden bugün nasıl ise evvelemirde de öylece ve tamamen aynıyla bir defalık bir veri şeklinde anlaşılıyorsa, mes'elenin tartışılacak bir tarafı kalmaz; ama bu yanlıştır. Milletler böyle ortaya çıkmaz, çıkmıyor; milletler tarih içerisinde doğarlar, uzun bir macera yaşarlar ve bu maceranın bir yerinde millet olmaya başlarlar; hiç olmayanlar ve hiç olamayacak olanlar da vardır gayet tabii ki, ancak bu uzun tarihi yürüyüş esnasında millet safhasına erişen, erişebilen cemiyetlerin ilk kökenlerine, menşe'lerine, çocukluklarına benzerlikleri, erişkin bir insanın çocukluğuna benzerliği kadardır ve bu da esasen "gelişim"in kendisidir. Diller de öyle: Tarih içerisinde cemiyetiyle birlikte evrile-evrile yürüyen dil, ancak muayyen bir dönemden itibaren sağlam bir dil niteliği kazanmağa başlar. Artık bu kemal safhasında o dilin kendi köküne, yani çocukluğuna olan benzerliği, aynen millet gibi, bir erişkinin kendi çocukluğuna olan benzerliği gibidir.
 
İmdi: Hiçbirimiz anamızın karnında bugün nasıl isek öyle değildik, bu dünyaya da bugün nasıl isek öyle gelmedik ve yine hiçbirimiz dün nasıl isek bugün öyle değiliz, yarın da olmayacağız, değil mi? İnsanların bedenleri, ta ana rahminde bir rüşeym olarak teşekkül etmeye başladığı dakikadan itibaren değişmeye başlar, sonra dünyaya gelinir ve bu değişme orada da devam eder, ta ki son nefese dek; zira, var olmak, değişmek demektir, hiçbir şey 'değişme'den muaf ve müstağni değildir; hiç değişmeyen, hep ne ise öyle kalan sadece ve münhasıran "O"dur. Tabiatiyle bu süreçte ruh da birtakım değişme evrelerinden geçer; o dahi birden ve aynı kemal mertebesinde verilmez. Bu değişme sürecinde istesek de eskiye aynen dönemeyeceğimiz gibi, çok yerde istemeyiz de; kim ister bir kahilin bebek gibi olmasını?
 
İşte Öz-Türkçecilik akımının felsefi zaafiyetinin bir ayağı buradadır: En eski zamanlarda dahi bugün nasıl Türk olarak anılıyorsa öylece Türk olarak anılan bir millet farzetmek ve sonra da bu kadim çağı idealize etmek. Bu nokta-i nazardan Öz Türkçecilik, kökleri Zerdüşt'e kadar inen ve o kanaldan geçip Batı'da Augustinus, Hegel, Marks üzerinden ilerleyerek günümüze kadar ulaşıp Hristiyanlığa, İdealist ve Marksist felsefeye, hatta Comte'a ve Fukuyama'ya kadar dahi, hulul eden "İnsanın Düşüşü"ne benzer – ama onlar gibi derinlikli bir felsefeden mahrum, daha iptidai bir formatta olma üzere – bir "Türkün Düşüşü" süreci faraziyesine dayanmaktadır. Nasıl ki İnsanın Düşüşü'nde, hep kendisine dönülmesi istenen bir Altın Çağ vardır ise, Öz Türkçecilik'te de böyle bir altınçağ tasavvuru vardır: Türk'ün "Gerçek Türk", Türkçe'nin "Gerçek Türkçe" olduğu bir altın çağ: Türk'ün Altın Çağı.
 
İşte, Öz Türkçecilik, esas itibariyle, alenen veya ima yoluyla, Türk'ün "Gerçek Türk"ten Türkçe'nin de "Gerçek Türkçe" den uzaklaştığı faraziyesine dayanan ve bu mevhum ve muhayyel altın çağa geri dönüşü öngören bir akımdır; bir dil akımı değil, siyasi ve ideolojik bir akım.
 
Bu da bir tür milliyetçilik kuşkusuz; ama yanlış bir milliyetçilik, veya bir "Yanlış Milliyetçilik: Şiddetli infiallere dayanan, kırgın, kırılgan ve öfkeli.
 
Yine şüphesiz ki, her sosyal ve tarihi olay ve olgu gibi, yanlış da olsa, sebepleri olmalı ve var da gayet tabii; ama bunlar onu yanlış olmaktan çıkarmaz, çıkarmıyor da; ve daha fazlası, geriye dönerek kendisini besliyor.
Yazıyı PDF dosyası olarak indirmek için tıklayınız. [ Boyutu: 173,44 KB ]
BU DİZİDEKİ YAZILAR
Saf veya Öz Dil Aramak Akıla Ziyan Çılgın Bir Çabadır
Öz Türkçecilik, Türk'ün Altın Çağı ve Düşüşü
Öz Türkçecilik ve 'Türk'ün Altın Çağı'nın İhyası
Öz Türkçecilik'ten Linguistik Domino'ya
Öz Türkçecilik, Uydurmacılık ve Linguistik Domino




Copyright ©2006-2024, Durmuş Hocaoğlu

Sitede yayınlanmakta olan yazılar kaynak göstermek şartıyla kullanılabilir.

Anasayfa  |  Biyografi  |  Kitaplar  |  Yazılar
Bildiriler  |  Röportajlar  |  İletişim