ANASAYFA BİYOGRAFİ KİTAPLAR YAZILAR BİLDİRİLER RÖPORTAJLAR KÜTÜPHANE İLETİŞİM
        Detaylı Arama

Facebook'ta Paylaş

Batı'da Şiddet, Kan ve Korku Kültürü: I
Durmuş Hocaoğlu

Yeniçağ Gazetesi / 29.10.2006
Hatırlanacağı gibi, geçtiğimiz Pazar günü, Sayın M. Hanefi Bostan'ın "Fransız Küstahlığına Karşı Tek Vücut Olma Zamanıdır" başlıklı bildirisi ile aynı başlığı taşıyan yazımızda Sn. Bostan'ın, haddin bilmezlik ederek bize insanlık dersi vermeye kalkışan Fransa'ya, alnındaki kara lekeleri ve insanlık suçlarını yüzüne çarpan bölümlerini iktibas etmiştik. Şimdi bu vesileyle, bugün ve müteakip birkaç gün, bu mühim mevzuu, bir nebze genişleterek açmayı düşünüyorum.
 
Sayın Bostan haklı; Fransa'nın bize insanlık konusunda ders verecek bir hali yok; ancak, mes'ele aslında Fransa'yı da aşıyor, çok daha kapsamlı, Batı'nın hemen bütününe teşmil edilebilecek bir nitelik taşıyor.
 
Batı tarihinde, bilhassa Aydınlanma ile birlikte insani hasletlere yapılan vurgunun, tarihin tersten okunması metodu ile, bu hasletlere duyulan hasretlerden neş'et ettiğini söyleyebiliriz. Çünkü, Batı tarihi, bir bakıma, aynı zamanda, insanlık suçlarının en başatlarından olan şiddet ve kan ve insanlık zaaflarının en ezicisi olan sistematik korku ile örülmüş bir tarihtir de; yani, Batı tarihi, aynı zamanda bir şiddet, kan ve korku kültürü tarihidir; hem de oldukça ileri ve belirleyici olmak üzere.
 
Bu husus, yani şiddet ve kan ve ilaveten korku, Batı'da uzun bir tarihi sürece yayılarak kıvamlanmış ve, Batı'yı Batı yapan en temel kültür elemanlarından olmuştur.
 
Şiddet, kan ve korkuya olan bu bağımlılık, Batı'da kendisini bütün tarihi boyunca, din, san'at, edebiyat ve spordan siyasete kadar hemen her insani varoluş alanında, bazı hallerde aleni, bazı hallerde de zımni olarak ortaya koymuştur ve koymaya devam etmektedir. Bu tutkunun san'at ve edebiyat alanındaki en belirgin nümunelerinin başında, korku, şiddet ve gerilimin gelişkin bir san'at ve edebiyat formu kazanmasında açıkça görülmektedir. Türk-İslam kültüründe görülmeyen bu keyfiyetin bir anlamda içtimai bir davranış bozukluğu, bir patolojik vak'a olduğuna hükmedebiliriz. Çünkü bütün korku ve gerilim formlarında, şiddet, kan, eziyet, işkence, ızdırap ve insanı acze düşürme - yani şimdi Türkçe'de manası iyice daraltılarak pejoratifleştirlen şekliyle "ta'ciz" - en fazla dikkat çeken unsurlar olarak ön plana çıkmaktadır. Şüphesiz bu saydığımız unsurlar bütün dünya kültürlerinde ve tabiatiyle Türk-İslam kültüründe de mevcuttur; ancak, burada sadece avami bir nitelik taşıyan bu unsurlar esas olarak Batı'da san'at ve edebiyat formu kazanmıştır. Nitekim, mesela korku ve cinayet bir edebi tür olarak Türk-İslam kültüründe değil, Batı kültüründe itibar görmüştür; temeli şiddete ve kana dayanan ve kısaca "kan sporu" olarak adlandırabileceğimiz spor anlayışı da.      
 
Eski Grekler, insanların muayyen zamanlarda kurt şekline bürünebildiğine inanmaktaydılar; Lycos (kurt) ve Antropos (insan) kelimelerinin terkibinden müteşekkil "Lycantropos" - Türkçe'ye geçmiş şekliyle "Kurtadam" - gerçekliğine beynelavam itikad edilmenin yanında san'at ürünü mahiyetini de taşımakta idi. Slav-Karpat kültüründen doğan ve erken dönemde Slavca'dan Grekçe'ye, oradan Batı dillerine ve Türkçe'ye de intikal eden "vampir" kelimesiyle ifade edilen, mezarlarından fırlayan, kan içerek yaşayan, dehşet saçan ölülerle ilgili korku dolu hikayelerin benzerleri her kültürde olduğu gibi, Türk kültüründe de mevcuttur; ancak, burada sadece avami seviyede bir alt-kültür unsuru olan kalan bu ürpertici hikayeler Batı'da zamanla, geniş bir ilgi alanı yaratan, eni konu ciddi bir edebi tür niteliği kazanmış, bilhassa XIX. asırda tiyatro ile başlayıp bilahare Bram Stoker'ın kült eseri "Dracula"dan sonra alabildiğine yaygınlık kazanmış ve sinema ve TV çağı ile de evlere kadar girmiştir.
 
Batı insanının ruh haletini anlayabilmemizde önemli ipuçları verebileceğine inandığım bu konu üzerinde biraz durmanın faydalı olacağını düşünüyorum. Ancak bu günlük, şimdilik şu soruyu sorarak veda edelim: Niçin şiddet, kan ve korku? Evet, bunlar da hayatın gerçekleridirler, insani ihtiraslar ve zaaflardırlar ve bir bakıma da insanidirler; ama yüceltilmeleri hiç de saygı duyulacak bir davranış olarak kabul edilemez. Çünkü içlerinde "güzellik" yoktur. O halde, nasıl olur da güzellikten mahrum olan bir şeyden bir "estetik" çıkar?
 
İşte patolojik olan taraf budur.
Yazıyı PDF dosyası olarak indirmek için tıklayınız. [ Boyutu: 177,83 KB ]
BU DİZİDEKİ YAZILAR
Batı'da Şiddet, Kan ve Korku Kültürü: I
Batı'da Şiddet, Kan ve Korku Kültürü: II
Batı'da Şiddet, Kan ve Korku Kültürü: III
Batı'da Şiddet, Kan ve Korku Kültürü: IV
Batı'da Şiddet, Kan ve Korku Kültürü: V
Batı'da Şiddet, Kan ve Korku Kültürü: VI
Batı'da Şiddet, Kan ve Korku Kültürü: VII
Batı'da Şiddet, Kan ve Korku Kültürü: VIII
Batı'da Şiddet, Kan ve Korku Kültürü: IX




Copyright ©2006-2024, Durmuş Hocaoğlu

Sitede yayınlanmakta olan yazılar kaynak göstermek şartıyla kullanılabilir.

Anasayfa  |  Biyografi  |  Kitaplar  |  Yazılar
Bildiriler  |  Röportajlar  |  İletişim