ANASAYFA BİYOGRAFİ KİTAPLAR YAZILAR BİLDİRİLER RÖPORTAJLAR KÜTÜPHANE İLETİŞİM
        Detaylı Arama

Facebook'ta Paylaş

Batı'da Şiddet, Kan ve Korku Kültürü: IV
Durmuş Hocaoğlu

Yeniçağ Gazetesi / 05.11.2006
İnsan, herhangi bir hastalığa duçar olduğunda çaresini arar; normal ve tabii olanı budur. Ancak bunun için, hastanın hastalığını kabul etmesi ön şarttır. Hastanın hastalığını kabul etmemesinin bir yerde anlaşılabilir bir tarafı olabilir; hastalığı kendisine yakın görmemek isteği, yahut utanma v.b. gibi. Ancak bazı hallerde, bilhassa zihni (mental) hastalıklarda, hastalığın reddi, hastalığın hastalık değil normal bir şey olarak telakki edilmesinden kaynaklanır ki, bu reddiyenin kendisi başlı başına bir hastalık olmaktadır. Benzer bir vakıanın cemiyetler için de geçerli olduğunu düşünebiliriz. İnsanlar gibi cemiyetler de hastalanabilir; salgın hastalıklar, yahut hep aynı tür gıda ile beslenmeden kaynaklanan hastalıklarda olduğu gibi;buraya kadar normal. Ancak cemiyetlerin bir de mental hastalıkları vardır ki, bunlar ekseriyetle vaki' olduğu üzere, cemiyet tarafından, bir hastalık olarak değil de hayatın normal ve tabii bir parçası olarak kabul görür. İşte bir cemiyet için en tehlikeli hastalığın bu olduğunu söyleyebiliriz.
 
İmdi, şiddet, kan ve korkunun bir kültür unsuru niteliği taşıması da bir tür sosyal hastalık alametidir ve bu da Batı'da böyledir. Bu noktada gayri tabii ve gayri fıtri cinsi temayüllerin ibra edilmiş ve saygı gören bir müessese olarak yerleşmiş olması, hastalığın mental yönünün ne kadar derinlere inmiş olduğunu göstermektedir. Böyle bir cemiyet, artık hastadır; ama bu herhangi bir hastalık değil, bir vahşet halidir ve bu vahşet ortamında şiddet, kan ve korkunun nasıl olup da belirleyici birer kültür unsuru olduğuna da hayret edilmemelidir. Çünkü, böyle bir cemiyet, vahşidir ve vahşi olandan ise her şey beklenebilir. 
 
Vahşetin tezahür şekilleri muhteliftir: Şiddetin, kanın ve korkunun bazan bizzat kendileri olarak bazan da çeşitli şekillerde başka temaların içine karışmış olarak yüceltilmesi ve bir nevi' takdis edilmesi, bu muhtelifattandır. Mesela bunlardan birisi "Kan Sporu"dur. Batı, en ileri seviyede bir şiddet nevi olan kan dökmeyi stilize ederek spora, kanı da spora dönüştüren garip haleti ruhiyesi ile tanınır aynı zamanda. Nasıl ki Batı'da ibra edilmiş cinsi bozuklukların kökeni Grek dünyası ise, kan sporunun kökeni de Roma'dır. Menşei Etrüskler olmasına karşılık Roma'da bilhassa belirli bir dönemden itibaren sosyal hayatın adeta ayrılmaz bir unsuruna dönüşen, kan sporunun en eskilerinden ve en iyi şekilde teşkilatlanmışlarından olan gladyatör oyunları, yiğitlik, cesaret gibi faziletler de ihtiva etmekle beraber, netice itibariyle, insanların gerçekten birbirlerini öldürdüğü ve seyircilerin de su gib akan kandan, cesetlerden, ölümden haz duydukları bir cinnet tiyatrosundan başkası değildi ve bu cünun hali de, Romalı yöneticiler tarafından, cemiyetin sevk ve idaresinde bir nevi' uyuşturucu hizmeti görmekte idi. Bu konuda orijinal kaynaklara inerek detaylı bir makale hazırlayan genç ve kaabiliyetli bilim adamlarımızdan Abdrurrahman Uzunaslan şunları yazmaktadır ["Antik Roma'da Gladyatör Oyunları"., Süleyman Demirel Ü. F.E.F. Sosyal Bilimler Dergisi., 2005, Sayı: 12, ss.26-27]:
 
"Roma'da iç savaşlar döneminin sona erdirilmesinde başrol oynayan Octavianus/Augustus'un, uzun süren idaresi döneminde, halkın hoşnut kılınması için gladyatör oyunları tertip etmenin önemini anlamakta gecikmediği görülmektedir. Augustus'la birlikte sıradan halk gladyatör oyunlarını, kendileri için yaşamsal öneme sahip ekmek ihtiyacının yanında, en önemli gereksinim olarak görmeye başlamışlardır./.../... İmparatorluk Dönemi'nde halk, oyunları imparatorlardan beklenen en temel hak olarak görmeye başlamıştır. Roma İmparatorluk Çağı'nın ilk temsilcisi olan Augustus, halkın bu talebinin yönetim politikası açısından ne denli önemli olduğunu anlamış ve idaresi döneminde halk için sayısız gladyatör oyunu, vahşi hayvan dövüşü ve atletik yarışmalar düzenleme konusunda hiçbir mali yükümlülükten kaçınmamıştır./ Augustus (Monumentum Ancyranum (Ankara Anıtı) adlı eserinde – D.H.) üç kez kendi adına, beş kez oğulları ve torunları adına gladyatör oyunu düzenlettirdiğini ve bu oyunlarda on bin kadar insanın arenada dövüştüğünü, büyük bir övünçle anlatmaktadır."
Yazıyı PDF dosyası olarak indirmek için tıklayınız. [ Boyutu: 181,73 KB ]
BU DİZİDEKİ YAZILAR
Batı'da Şiddet, Kan ve Korku Kültürü: I
Batı'da Şiddet, Kan ve Korku Kültürü: II
Batı'da Şiddet, Kan ve Korku Kültürü: III
Batı'da Şiddet, Kan ve Korku Kültürü: IV
Batı'da Şiddet, Kan ve Korku Kültürü: V
Batı'da Şiddet, Kan ve Korku Kültürü: VI
Batı'da Şiddet, Kan ve Korku Kültürü: VII
Batı'da Şiddet, Kan ve Korku Kültürü: VIII
Batı'da Şiddet, Kan ve Korku Kültürü: IX




Copyright ©2006-2024, Durmuş Hocaoğlu

Sitede yayınlanmakta olan yazılar kaynak göstermek şartıyla kullanılabilir.

Anasayfa  |  Biyografi  |  Kitaplar  |  Yazılar
Bildiriler  |  Röportajlar  |  İletişim