ANASAYFA BİYOGRAFİ KİTAPLAR YAZILAR BİLDİRİLER RÖPORTAJLAR KÜTÜPHANE İLETİŞİM
        Detaylı Arama

Facebook'ta Paylaş

Batı'da Şiddet, Kan ve Korku Kültürü: VI
Durmuş Hocaoğlu

Yeniçağ Gazetesi / 10.11.2006
Romalılar arenalarda insanların insanları boğazlamasını sadistçe bir haz unsuruna ve bir spora dönüştürdüler; sonra aynı arenalarda Hristiyanları kestiler ve arslanlara parçalattırdılar. Roma önce putperest idi, sonra Hristiyanlar O'nu mağlup ettiler; artık O, Hristiyan olmuştu. Olmuştu ama aynı şiddet ve kan kültürü bir "kod" olarak devam etti; bu noktai nazardan, prensip itibariye değişen birşey olmamıştı. İlkin, Hristiyanlığın aşırı derecede zulme maruz kalan bir din olarak büyümesi O'nda bir ızdırap kültürünün gelişmesine yol açtı: Hristiyanlık, ızdıraptan haz duyan bir din şeklini aldı. Öyle ki, dini bütün bir Hristiyan için ızdırap dinin kendisi demektir. Bu ızdırap hem içe dönüktür (esoterik) ve hem de dışa dönük (ekzoterik). Aslından uzaklaşmış ve zaman içerisinde insan eliyle inşa edilmiş olması hasebiyle bir "tarihi din" olan ve bu bakımdan İslamiyet ile radikal olarak farklılaşan bu dejenere haliyle Hristiyanlık, esoterik yanıyla insanın kendisini bir zulüm nesnesi haline getirmesine sebebiyet verirken ekzoterik yanıyla da başkalarını zulüm nesnesi haline getirir. Hristiyanlık insanın kendisine zulmetmesini telkin eder; çünkü her doğan Ademoğlu, bu dünyaya temiz ve pak bir amel defteri ile değil, alnında İlk Günah'ın utanç veren silinmez lekesi ile gelir. Bu, insanda bütün hürriyet duygusunu yok eden, O'na aşağılık kompleksi şırınga eden bir zulümdür. Bu bakımdan, Nietzsche, İslam'ın hür ve şehirli, yani medeni insanların dini olmasına karşılık, Hristiyanlığın köylülerin ve kölelerin dini olduğunu söylerken haklıdır[1]. Hristiyanlık zulmün ekzoterik yanıyla da başkalarına zulmetmeyi telkin eder ki bu zaviyeden bakıldığında bir "barış dini"olmak iddiasının bir safsatadan başka birşey olmadığı da görülmezlik edemez. Dış zulüm bu dinin kendi içinden çıkar; çünkü, her ne kadar harp hukukunda harbin meşruiyet şartları (Ad in Bellum) ve temel kaideleri (Juse in Bellum) teferruatlı olarak kodifiye edilmişse de, Tanrı'nın yeryüzündeki temsilcisi olan Kilise dışındaki olan herkes bir tür negatif tanrı gibi tavsif edilen İblis'in askeri olarak kabul edildiğinden, düşmandır; fiilen ve hakiki manada düşman, yani yok edilmesi gereken. Bu, Sezarların Romasının şiddet ve kan geleneğinin Sezar-Papaların Romasında ve bütün Ortaçağlarda bir an'ane olarak devam etmesi demekti ve nitekim, İsa'nın dünkü boynu bükük mazlum kuzucukları bitleri kanlanınca kükreyen ejderhalara dönüşmekte, hasımlarını, cadıları, büyücüleri, Kilise'nin zındık ilan ettiklerini meydanlarda ateşlerde yakmakta, işkenceyi kanuni bir prosedüre kavuşturmakta hiçbir mahzur görmez oldular; öyle ki bütün Batı ortaçağı aynı zamanda bir şiddet ve kan çağı olarak tarihe kaydolmuş olduğu gibi sonrasında da şekil değiştirerek ve daha sofistike kılıklara bürünerek hız kesmeden devam etmiştir. Bu hususta, İspanyolların ve Portekizlilerin Orta ve Güney Amerika'da sadece 1492-1542 arasındaki elli yıllık müddet zarfında yirmi milyon Kızılderiliyi en adi metodlarla soykırımına tabi' tuttuğunu belgeleyen dürüst bir İspanyol rahip olan Bartolomé De Las Cassas'ı şahit olarak dinletmek dahi dehşetin boyutlarını ifade edebilmek bakımından yeterli olacaktır[2].
 
Kan tutkusu, Hristiyanlığın öylesine iliklerine kadar işlemiştir ki, bu dinin sembolü kan olmuştur; nitekim, beşer-peygamber olmasını kafi görmeyip tanrılaştırdıkları (deification) İsa'nın - yani "Tanrı Oğlu"nun –en çarpıcı figürü, Haç üzerindeki 'kanlı beden'dir: Kana batmış bir Tanrı ve Oğlu! Ve tabii avret mahallinde ha düştü ha düşecek kabilinden bir bez parçası hariç, çırılçıplak. Bu Haç figüründe esoterik zulüm vardır: İnsanlara kendilerini kan içinde bırakmayı gizli-gizli telkin eden bir kan tutkusu ve ilaveten kökleri Greklere dayanan çıplak beden teşhiri.
 
Şiddet, kan, korku ve şehvet: İşte Batı!
 
[1] Ian Almond., "Nietzsche'nin İslam ile Barışı: Düşmanımın Düşmanı, Dostumdur". Çev: Celal Türer., Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi., III (2003), Sayı: 1., s.251-266
 
[2] Bartolomé De Las Cassas., Kızılderili Katliamı., Çev.: Ömer Faruk Birpınar., Babıali Kültür Yayıncılığı, İst., Ocak 2005
Yazıyı PDF dosyası olarak indirmek için tıklayınız. [ Boyutu: 193,54 KB ]
BU DİZİDEKİ YAZILAR
Batı'da Şiddet, Kan ve Korku Kültürü: I
Batı'da Şiddet, Kan ve Korku Kültürü: II
Batı'da Şiddet, Kan ve Korku Kültürü: III
Batı'da Şiddet, Kan ve Korku Kültürü: IV
Batı'da Şiddet, Kan ve Korku Kültürü: V
Batı'da Şiddet, Kan ve Korku Kültürü: VI
Batı'da Şiddet, Kan ve Korku Kültürü: VII
Batı'da Şiddet, Kan ve Korku Kültürü: VIII
Batı'da Şiddet, Kan ve Korku Kültürü: IX




Copyright ©2006-2024, Durmuş Hocaoğlu

Sitede yayınlanmakta olan yazılar kaynak göstermek şartıyla kullanılabilir.

Anasayfa  |  Biyografi  |  Kitaplar  |  Yazılar
Bildiriler  |  Röportajlar  |  İletişim