ANASAYFA BİYOGRAFİ KİTAPLAR YAZILAR BİLDİRİLER RÖPORTAJLAR KÜTÜPHANE İLETİŞİM
        Detaylı Arama

Facebook'ta Paylaş

Batı'da Şiddet, Kan ve Korku Kültürü: VIII
Durmuş Hocaoğlu

Yeniçağ Gazetesi / 13.11.2006
Kelimeler mühimdir: Aynı kelime her vakit aynı manaya gelmez. Korku kelimesi de öyle; bir versiyonuyla korku, kişiyi korku nesnesinden iten bir mana taşır: Hastalıktan korkmak gibi. Bu takdirde korku rasyonel, anlamlı ve değerli bir davranış olur; hastalıktan korkan, tedbir alır. Keza, kişi hastalıktan korktuğu gibi, vatanını, mülkiyetini, sevdiklerini, hasılı değer verdiklerini kaybetmekten ve küçük düşmekten de korkar ki bu da onu bunları korumaya sevkeder. Bir versiyonuyla da korku, kişiyi korku nesnesine yaklaştırır: "Allah Korkusu" gibi. Bunlar farklı manalar taşıdıkları için farklı kelimelerle ifade edilmediklerinde kavram karmaşasına yol açma riski taşırlar; bu durumda en iyisi, vokabüleri genişleterek farklı kelimelere müracaat etmektir. Söz gelimi "Allah Korkusu"nun klasik literatürümüzde Arapçası olan "Hawfu'llah" ile ifade edilmesi böyle bir karmaşayı önleyerek diğer korku türlerinden apayrı, nevi şahsına münhasır anlam dünyasını zedelenmeden inşa edebilmesini sağlar. Bir versiyonuyla da korku, kişiyi korku nesnesine mazoşistik bir haz duygusu ile yaklaştırır ki işte bu bir irrasyonel korkudur; ızdıraptan haz duymanın bir türüdür, Korku Mistisizmi'dir. Korku Mistisizmi, korkunun kendisinin mistikleştirilmesini ifade etmektedir ve Batı'daki korku edebiyatı ve san'atı korkuyu mistikleştiren irrasyonel bir korkudur. İşte, patolojik olan taraf, burasıdır.
 
Korku Mistisizmi'nin asıl beslenme kaynağı, "karanlık"tır; aydınlığın zıddı olan karanlık, yani     "zalem , çoğul şekliyle "zulumat". Mikrop ve virüslerin bataklıklardan beslenmesi gibi korku da karanlıktan güç alır; binaenaleyh, korkunun mistikleşmesi için de ona elverişli bir zulumat ortamı gerekli olmaktadır. Bu noktada, Batı'nın gerek Hristiyanlık önceki kültürel alt-yapısı ve gerekse de Hristiyanlığın "obscure" (karanlık, mağmum) ve "occult" (esrarengiz, sırlı) evsafı, böyle bir mistisizmin gelişip serpilmesi, bereketlenmesi için son derece münbit bir tarla vazifesi görmektedir. İşbu obscurentism ve occultism'in ise, Hristiyanlık'taki Şeytan ve Tanrı münasebetleri ve Şeytan anlayışındaki çarpıklık ile sıkı bir bağlantısı bulunmaktadır. İslam'da İnsan'ın düşmanı olan Şeytan Hristiyanlık'ta Tanrı'nın düşmanıdır ve O'nun negatifi gibidir: O'nun da kendine göre, "Karanlıklar Dünyası" olarak anılan bir alemi vardır. İblis; karanlıklar dünyasının prensi "Lucifer"dir, etrafında ifritlerden, cinlerden, mefistolardan. müteşekkil bir habaset ve mel'anet ordusu vardır; İslam'ın şeytanının insan üzerindeki telkin gücünden başka bir gücü yok iken, Lucifer'in ve avanesinin nesneler üzerinde tasarrufu vardır vs. Bu husus, Batı'da güçlü ve müessir bir şeytan kültünün doğmasına ve karanlığın, bilinmezliğin, kötülüğün mücessem hali demek olan bir "anti-tanrı" formundaki Şeytan'ın, olağan-üstü bir önem kazanmasına yol açmıştır. Binaenaleyh, O'nun hüküm-ferma olduğu bir kültür havzasında, O'nun şanına yakışır san'at eserleri üretilmesini de tabii karşılamak icap etmektedir. Çünkü Şeytan, ürpertici bir obscure ve occult varlık olmaktan da öte bizzat bu kavramların adeta kendileri olması hasebiyle, para-normal, fobi şeklindeki bir korku için ulaşılabilecek zirveyi, Korku Mistisizmi'ni hem te'min ve hem de hatta temsil etmektedir.
 
***
 
Kısaca ilave etmek gerekir ki, şiddete, kana ve korkuya bu marazi teveccühün kendisini açığa vurduğu san'at akımlarının en barizlerinden birisi de Gotik san'attır. Ortaçağlar boyunca birçok dini mimaride, müzik, resim, heykel gibi fonetik ve plastik san'at alanlarında hakim bir unsur haline gelen Gotik kültürünün en ziyade dikkat çeken özelliği, ürpertici, kasvetli, soğuk ve karanlık bir ortam hasıl etmekte oluşudur. Gotik bir kiliseye girildiğinde insanın üzerine daha kapıdan girmeden Tanrı'nın ışığı ve rahmeti değil İblis'in karanlığı ve zulmü çöker; duvarlarda korkutucu figürler, kasvetli, ruhunu küf kaplamış bina içinde bileklerinden ve topuklarından çarmıha çakılmış, yarıdan bile daha fazlası çırılçıplak ve kan içinde Tanrı Oğlu!
 
Maalesef yine aynı noktaya geliyoruz: Marazi bir şiddet, kan ve korku tutkusu; işte Batı!
Yazıyı PDF dosyası olarak indirmek için tıklayınız. [ Boyutu: 180,98 KB ]
BU DİZİDEKİ YAZILAR
Batı'da Şiddet, Kan ve Korku Kültürü: I
Batı'da Şiddet, Kan ve Korku Kültürü: II
Batı'da Şiddet, Kan ve Korku Kültürü: III
Batı'da Şiddet, Kan ve Korku Kültürü: IV
Batı'da Şiddet, Kan ve Korku Kültürü: V
Batı'da Şiddet, Kan ve Korku Kültürü: VI
Batı'da Şiddet, Kan ve Korku Kültürü: VII
Batı'da Şiddet, Kan ve Korku Kültürü: VIII
Batı'da Şiddet, Kan ve Korku Kültürü: IX




Copyright ©2006-2024, Durmuş Hocaoğlu

Sitede yayınlanmakta olan yazılar kaynak göstermek şartıyla kullanılabilir.

Anasayfa  |  Biyografi  |  Kitaplar  |  Yazılar
Bildiriler  |  Röportajlar  |  İletişim