ANASAYFA BİYOGRAFİ KİTAPLAR YAZILAR BİLDİRİLER RÖPORTAJLAR KÜTÜPHANE İLETİŞİM
        Detaylı Arama

Facebook'ta Paylaş

Bu Seçimlerde AB Nerede?
Durmuş Hocaoğlu

Yeniçağ Gazetesi / 02.07.2007 Pazartesi
Sahi, bu seçimlerde AB nerede, AB? Nerede olacak, hiçbir yerde. Hiçbir yerde gözükmüyor; sanki yer yarıldı yerin dibine geçti, buhar oldu, uçtu, kayboldu, gitti; adetâ ademe münkalib oldu. Ne garip ve ne hazîn; hani 2002 seçimlerindeki o heyecân, hani nerede Türk halkına AB cenneti vaadinde birbirleriyle yarışan siyâsî partiler? Hani neredeler? Niçin sesleri solukları çıkmaz oldu? Hani nerede artık resmî törenlerde bile "mavi göklerimizin beyaz ve kızıl süsü", şerefimiz, gururumuz, vekarımız, her şeyimiz olan Şanlı Bayrağımızın yanında – tabiî önce 'yanında', ama sonra 'yerine' olması tasarlanan - yer almaya başlamış olan, Oniki Hâvarî'den mi Tanrı Oğlu Îsâ'yı doğuran – bu sebeple de "Tanrı Doğuran" (Theotokos) ünvanlı – Bâkire Meryem'in başının etrafındaki oniki yıldızlı hâleden mi mülhem olduğu belirsiz oniki yıldızlı Kutsal AB Bayrakları? Ve yine hani nerede artık resmî törenlerde bile şerefimiz İstiklâl Marşı'nın yanında  - yine tabiî önce 'yanında', ama sonra 'yerine' olması tasarlanan – ve güftesnin sonunda herkesi "Göklerdeki Baba"nın sevgi kanatları altına dâvet eden Kutsal AB Marşı? Hani nerede o, her zaafımızı ikide bir tiksinti verecek mertebede yılışık ve şahsiyeti sıfırlanmış "bu kafayla nah gireriz AB'ye" mottosunu kendi halkının suratına suratına çarpmaktan zerre kadar hazer etmezleşmiş olan medya paçavraları? Hani nerede, hiç sıkılmadan, alenen "AB'ye girmek demek her gün muntazaman bir kâse  – ayıptır söylemesi (D.H.) – gübre şerbeti içmek demektir, hem de böyle böyle değil, en az onbeş sene; ama ne yapalım katlanacağız, başka çâre yok" diyerek kendi insanına gübre şerbeti kürleri tavsiye eden AB fedâîleri?
 
Hani nerede AB'nin o arsız beslemeleri, ve hattâ hani nerede o "milliyetçilik" adına "Onurlu AB Üyeliği" masalını okuyanlar veya "AB'ye 'evet'; ama Hilâl olmadan asla" diyen delikanlılar?
 
Hani bu nerede, hani şu nerede, hani o nerede?
 
Yoksa gübre şerbetçiler kendileri bir miktar içtikten sonra tadının müstekrehliğini keşfettikleri için tavsiye etmekten vaz mı geçtiler; veya diğer bir kısmı ihtidâ mı ettiler veya Onurlu Üyelikçiler AB'ye onur ile girilecek bir fâre deliği bile bulunamayacağını mı keşfettiler veya Hilâlciler AB Bayrağı'nın olduğu yerde Hilâl'in, Hilâl'in olduğu yerde AB Bayrağı'nın bulunamayacağını mı fehmettiler?
 
Kim bilir; belki bir kısmı gerçekten îmâna geldi – pek sanmıyorum ama, inşaallah da öyledir (?); ama öyle bir kısmı var ki, asla; münâfıkların reisi Abdullah bin Ubey bin Selûl'ün veya Firavun'un îmânına inanırım, bu makulenin asla. Hiç mümkün ve muhtemel değil: Bilumum AB'ciler ve AB işbirlikçileri nerede bıraktıksa orada sadâkatle durmakta devam ediyorlar.
 
Öyleyse nedir bu vazıyetin sebebi?
 
Bence gayet basit: Artık AB palavraları cemiyetimizde kredisini kaybetti, daha anlaşılır bir dil ile söylersek, AB'nin Türk siyâset borsasındaki değeri düştü de ondan.
 
O zaman da şu soruyu soralım: Neden? Ne oldu da AB'nin Türk siyâset borsasındaki değeri düştü; niçin ve hangi sebebe müstenîden Türk halkı AB'ye teveccühünü esirgemeye başladı? Acaba bu kısa müddet zarfında topyekûn cemiyet olarak bir "aydınlanma" mı yaşadık?
 
Hayır; hiç alâkası yok. Esâsen cemiyetin büyük kısmı, yâni Büyük Kitle, aydınlanmanın dışındadır, aydınlanma dediğmiz şey – Gasset'nin terimiyle - "kitle adam"        için değil "entelijansiya" içindir ki o da muhâl zâten. Fakat bu yüz çevirme yine de "Büyük Kitle"den geldi.
 
Öyleyse ne oldu da böyle oldu?
 
Uzun bir bahis; kısaca şöyle arzedeyim kanâatimi: Büyük Kitle aydınlanmaz, ama, O'nda entellektüellerde – bizde sıkça ve yeter miktarda rastlanmayan farklı bir yaratık türünden bahsediyorum - pek bulunmayan bir başka meziyet vardır: "Kollektif Bilinç" - ki demokrasinin dayanağı da budur. İşte, Büyük Kitle, ele avuca gelir birşey – veya bir "şey" - olmadığı için târifi de pek müşkil olan bu kollektif bilinç ile, birşeyler hissetti: "Bu işin sonu yok".
 
***
 
Kısaca bu; ama sâdece "kısaca". Ancak, bence mühim mevzû.
Üzerinde durmak lâzım
Yazıyı PDF dosyası olarak indirmek için tıklayınız. [ Boyutu: 184,58 KB ]




Copyright ©2006-2024, Durmuş Hocaoğlu

Sitede yayınlanmakta olan yazılar kaynak göstermek şartıyla kullanılabilir.

Anasayfa  |  Biyografi  |  Kitaplar  |  Yazılar
Bildiriler  |  Röportajlar  |  İletişim