ANASAYFA BİYOGRAFİ KİTAPLAR YAZILAR BİLDİRİLER RÖPORTAJLAR KÜTÜPHANE İLETİŞİM
        Detaylı Arama

Facebook'ta Paylaş

Halaçoğlu'nu Linç Edelim; TTK'nın Başına Taner Akçam'ı Getirelim
Durmuş Hocaoğlu

Yeniçağ Gazetesi / 27.08.2007 Pazartesi
Yusuf Halaçoğlu'nun yaptığı açıklamalarla sun'î olarak koparılan ve "suçlu bağırmış da suçsuzu korkutmuş" darbı meseline – daha doğrusu "korkutmaya çalışmış" versiyonuna – birebir uyan cadı fırtınaları, bir kere daha bu ülkede "aydın" probleminin ciddiyetle ele alınmasının şart olduğunu göstermiştir. Her önüne gelenin kendisini bu sıfat ile sıfatlandırması yüzünden epeyce kirlenmeye mâruz kalmış olmasından dolayı - nisbeten henüz az kullanılmakta olmasından mütevellid olsa gerek – onun yerine daha temiz duran "entellektüel" terimini kullanmayı tercih ederek, soralım: Kimdir entellektüel? Ne diploması olmak –uzun bir zamandan beridir bu ülkede okul demek diploma matbaası demek olduğuna göre hükümsüzdür -, ne çalam kalem yazıyor olmak, ne de köşe ve/ya ekran ulemâsı olmak; bunların hiçbirisi bu kavramı tanımlayabilemez; ama bizde böyle, ne yazık ki.
 
Entellektüel çokşey demek, burada tâdat etmeye kalkışmanın anlamı yok gayri; bilgi, sağlam bilgi, müktesebât vesâire; bunlar olmalı, illâ ki ve muhakkak, ammâ, hepsinden mühimi, "duruş" demek, yâni ahlâk.
 
İşte işbu "duruş" faslında birazcık duralım; o "duruş"tur ki, 'entellektüel'i – yâni 'aydın'ın essahı demek oluyor - , bir cemiyetin kanayan vicdânı kılar.
 
Acaba öyle mi?           
 
Şahsen, Yusuf Halaçoğlu'na müteveccîhen başlatılan insan avının, bu suâl için çok sıhhatli bir kriter olduğunu düşünerek, acaba, vicdânınız, 'aydın' diye çalım satıp poz kesenlerin yüzde kaçının bu cemiyetin kanayan vicdânı olduğu sorusuna tam mutmaîn olarak "evet" diyor diye sormak istiyorum. Ben diyemiyorum; ya siz?
 
***
     
İmdi: Bremen Mızıkacıları korosu haykırıyor: Yusuf Halaçoğlu görevden alınmalı.
 
Niçin?
 
"Zâhirî sebep" şu: Kürtlerin yüzde otuzunun aslen Türk olduğunu söyledi. Başka? Alevî Kürtlerin – birkısmının – Ermeni'den ihtidâ etmiş olduğunu. Daha başka? Bunların bir ksımının gizli hesaplar içinde olduğunu, PKK ve TİKKO içinde faaliyet gösterdiğini, kilise kurma işlerine soyunduklarını. İlâveten? Devlet'in bunları tâkip ettiğini. Demek ki bunlar çok kötü şeyler.
 
Bir de "bâtınî sebep" var: Bu adam hem biliyor, hem de bir türlü boyun eğmiyor. Olmuyor ki! AB kriterleriyle çatışıyor. Ahlâk bankası medyamızın meşhur sloganı ile söylersek: "Bu kafa ile nah gireriz AB'ye!". O hâlde, tam da fırsat hâsıl olmuşken, TTK'nın başına 'günümüzün ahvâl ve şerâitiyle mütenâsip', yâni "AB kriterlerine uygun", daha yâni, meselâ, "Türkler birbuçuk – hattâ gerek görülürse daha bile fazla olabilir -, milyon Ermeni, bir o kadar Süryânî, Keldânî, Rum, Kürt ne bulduysa kesti, biçti, doğradı, sürdü; eline ne geçtiyse kanını içti" diyebilecek delikanlı bir kişi atayalım. Bu delikanlı, ayrıca, diyebilmeli ki: "Bu Türkler var ya, bu Türkler; bunların hiçbirisi Türk-Mürk de değil aslında, bakmayın kendilerini öyle sandıklarına; onlar, tâ Frig'lerden – hattâ daha evveline de sarkılabilinir - başlayarak, Anadolu'da yaşamış salkım sepet halkların zorla, iteleye-kakalaya, 'dönüştürülmüş' çocuklarıdır; yâni onlar biraz Hititli'dir, biraz İyonyalı'dır, biraz şudur, biraz budur, vesâire, ve artarsa biraz da Türk'tür." Bu kadarı yeter mi? Yeter olur mu; hiç! Ayrıca yine diyebilmeli ki, "şimdi bile, Türk dediğin de zâten bir avuçtur; bu topraklarda ellialtı çeşit etnisite var, toplasan zâten Türk'ün kaç katı çıkar."
 
Bu kadarı yeter mi?
 
Yeter olur mu?
 
Yeni Başkan, "Sen Orta-Asya'nın bağrından kop da gel, ateşle gel, kanla gel, yakarak gel, yıkarak gel, o güzelim Bizans'ı târumâr et, külünü göğe savur – hani buralar Bizans'a babasından kalmıştı ya -, Îsâ'nın Haçlıları ile savaş, sonra yetmezmiş gibi tâ Avrupa'nın – Zeus'un kapatması Europa'nın nâm-ı şerîfiyle müşerref, nûrun kaynağı bu asîl kıt'anın – kalbine kadar ilerle, tabiî yine ateşle, kanla, yakarak, yıkarak; sorulmalı değil mi bunların hesabı" demeli ve yine demeli ki, "Ey bütün cihânın insanları! Gelin bu Türkler'den ne dilerseniz alın; hakkınızdır! Özür mü dediniz! Bin kerre, milyon kerre! Para mı? Korkmayın, bulur-buluştururlar, yetmezse borçlanırlar, angarya çalışır, ömür boyu köleniz olur öderler; toprak mı istiyorsunuz, ellerinde Anadolu'dan başkası da kalmadı ama, olsun, yine de kârdır; kana kan mı; elbette, zâten bunların kanları helâl, katledilmeleri vâciptir".
 
***
 
İşte oldu muhteremler!
En iyisi, hazır fırsat doğmuşken, elbirliği ile şu adamı linç edelim ve Taner Akçam'ı Türk Tarih Kurumu'na reis yapalım.
 
Benim teklîfim budur.
Yazıyı PDF dosyası olarak indirmek için tıklayınız. [ Boyutu: 206,30 KB ]




Copyright ©2006-2024, Durmuş Hocaoğlu

Sitede yayınlanmakta olan yazılar kaynak göstermek şartıyla kullanılabilir.

Anasayfa  |  Biyografi  |  Kitaplar  |  Yazılar
Bildiriler  |  Röportajlar  |  İletişim