ANASAYFA BİYOGRAFİ KİTAPLAR YAZILAR BİLDİRİLER RÖPORTAJLAR KÜTÜPHANE İLETİŞİM
        Detaylı Arama

Facebook'ta Paylaş

Sığ ve Sıra-Altı Siyaset
Durmuş Hocaoğlu

Yeniçağ Gazetesi / 16.01.2006
Siyaset, insanların insanlar üzerine uyguladığı en büyük çaplı ve en riskli işlem, en tehlikeli oyun olmakla, muhakkak ki dünyanın en zor san'atı olduğu gibi aynı zamanda en kirli zenaatidir de; bu sebeple en temiz şekliyle icra edilirken dahi kirlidir ve yine bu sebepledir ki kiri az olduğu nisbette de dünyanın en soylu san'atına dönüşür; keza, bunun içindir ki, adil ve dürüst - yani ne kadar adil ve dürüst olabilirse - siyasetçinin uykusu dahi ibadet kabul edilegelmiştir. Edilmelidir de; çünkü, siyaset kelimesinin etimolojisine dikkat edildiğinde dahi ne kadar netameli bir alanda konuşulduğu görülecektir: Bernard Lewis'in bildirdiğine göre[*], dilimize Arapça'dan - Arapça'ya da muhtemelen İbranca'dan - geçmiş olup, köken olarak, "at terbiye etmek" manasına gelen sase / yesusu kökünden türetilmiş olan bu kelimenin Arapça'daki ilk kullanımı da at terbiye­si veya atçılık manasına gelen siyasetu'l-hayl şeklindedir ve kelimenin İngilizce'deki muadillerinden olan management kelimesinde de at terbiyeciliği manası vardır [s.3-4]. Keza, siyaset kelimesi, aynı zamanda, Lewis'in ifadesiyle, "Şeriat'ın beyan etmediği bir tecavüze, Şeriat tarafından konulmayan ve yöneticinin otoritesine te­cavüz niteliği taşıyan bir suça, yöneticinin karar yetkisi çerçevesinde takdir edilmiş cezayı da ifade eder ki bu da ekseriyetle sert fiziki cezalandırma ve çoklukla ölüm arasında değişen bir ifade olmaktadır" [s.8]; yani "yargısız infaz". Batı dillerindeki siyaset kelimesi olan Policy'nin kökeni ise politei (şehir, devlet) olup, önceleri şehir yönetimi, sonra da zamanla devlet yönetimi anlamında kullanılır olmuştur; ancak, onda da hayvan gütme manası, içine gömülü olarak bir yerlerde durur. Söz gelimi, İdeal Politik'in büyük filozofu Eflatun (Platon), tanınmış eseri "Devlet Adamı"nda (Politikos), devlet yöneticisini, koyun güden ve emrinde, güttüğü koyunları zaptu rapt altında tutabilmek için köpekleri bulunan bir çobana benzetir.
 
Bu misaller daha da çoğaltılabilir ki hepsinde de insan ruhunun bütün yansımasını görmek mümkündür; insanoğlu, yaratılışı itibariyle kötüye, eğriliğe mütemayil olduğu için onda dümdüz olan birşey bulunmaz ve bu yüzden de eğri varlıkların eğri varlıkları yönetmesi, sevk ve idaresi demek olan siyasetin de zatı itibariyle dos-doğru bir iş olamayacağı kendiliğinden anlaşılabilir bir şey olur. Ancak, bütün bunlara rağmen, aynı insan iyiliğe de mütemayildir ve aynı insanda iyilik, doğruluk, güzellik, adalet ve hakkaniyet gibi fıtri kaabiliyet ve istidadlar ve bunlara müteveccih yetkinleşmeler de vardır; işte, bir cemiyetin kalitesini belirleyen, insanın bu harmonisiz (disharmonik) yapısının niteliğidir: İyi bir cemiyet derken, kötülüğün hiç olmadığı değil, iyiliğin, ortalama olarak, kötülüğe galebe çaldığı bir cemiyet kastedilir, tıpkı "iyi siyaset" derken kastedilen manada olduğu gibi. Felsefenin en zorlu kavramlarından olan "iyi" ve "kötü"nün analizi ile vakit kaybetmeden, konumuz açısından, kısaca, ilkin, yönetenlerin yönettiklerini "sürü" olarak telakki etmediği bir siyaset tarzına "iyi siyaset" diyebileceğimizi söyleyebiliriz ki, bu, siyasetin ahlaki tarafı olmaktadır. İkincileyin ise, "iyi siyaset"i başarılı olan siyaset ve bu iki şartı sağlayan siyaseti ise, yine çok kısaca "sıra-üstü siyaset" olarak tanımlayabiliriz ve tabiatiyle, mefhum-u muhalifinden hareketle, "sıra-altı siyaset" de tanımlanmış olmaktadır: Sıra-altı ve biraz daha şeddelenmiş şekliyle "sıra-altı ve sığ siyaset", yönetenlerin yönettiklerine karşı ahlaki davranmadıkları ve aynı zamanda başarısız da oldukları siyasettir.
 
Fikrimce hayli doğru ve Türkiye'yi, Türkiye'de tatbik edilen siyaseti oldukça isabetli bir şekilde anlatan bir tanımlamaya ulaşmış sayılırız: Türk siyaseti, sıra-altı ve sığ ne yazık ki; bu, sadece ve münhasıran günümüz iktidarıyla ve onun siyasetiyle mahdut ve müsemma değil, en azından şahsen benim hatırlayabildiğim dönemlerin çoğu için geçerli bir tavsif. Ne yazık ki "Türk" ismini "sıra-altılık ve sığlık" ile yanyana koymak hüzün verici, ama başka bir ismi de yok bunun - yoksa "Türkiye siyaseti" mi demeliydim?
 
Niçin sığ ve niçin sıra-altı? Çünkü öncelikle ahlaki değil, sonra da başarılı değil. Burada "iyi" - yani sıra-üstü", yani ahlaki ve başarılı - bir siyasetin aynı zamanda cemiyetin evsafıyla da alakalı olduğunu hatırlatıp şimdilik üzerinde durmaksızın sadece siyasetçi üzerine odaklanarak, ahlaki olmadığını, çünkü siyasetçinin ahlaki olmadığını ve yine başarılı olmadığını, çünkü insanımızın umumiyetle en kalitesizinin profesyonel olarak siyasetle iştigal ettiğini vurgulamalıyız. Bu kadar olumsuzluk bir araya gelince de bundan gayrisi her halde beklenemez olsa gerektir; siyasetçi ahlaki davranmıyor, çünkü bir yandan cemiyet iyi siyasetçiyi de ifsad edebiliyor, ama asıl problem cemiyetten ziyade, Duverger'nin tabiriyle, "seçimle gelen krallar" mesabesinde olan siyaset erbabında. Yine siyasetçi başarısız, çünkü hemen çoğunun ufku sığ ve derinliksiz.
 
Şimdi bu kadar sıra-altı ve sığ olan siyasete çarpıcı bir örnek olarak, bizzat en üst makamlardan başlatılan şu malum "kimlik" tartışmalarına kısaca bir dokunalım.
 
 
[*] Bkz.: Bernard Lewis., "Siyaset"., Bülten., Kasım 1990., s.3-11, Çeviren: Cengiz Kallek.
Yazıyı PDF dosyası olarak indirmek için tıklayınız. [ Boyutu: 197,23 KB ]




Copyright ©2006-2024, Durmuş Hocaoğlu

Sitede yayınlanmakta olan yazılar kaynak göstermek şartıyla kullanılabilir.

Anasayfa  |  Biyografi  |  Kitaplar  |  Yazılar
Bildiriler  |  Röportajlar  |  İletişim