ANASAYFA BİYOGRAFİ KİTAPLAR YAZILAR BİLDİRİLER RÖPORTAJLAR KÜTÜPHANE İLETİŞİM
        Detaylı Arama

Facebook'ta Paylaş

Mülk'ün Tapusunun Maliklerinin Direnme Hakkı ve Görevi: II
Durmuş Hocaoğlu

Yeniçağ Gazetesi / 27.01.2006
Mülk'ün temellerinden olan Adalet, Hürriyet ve Mülkiyet içerisinde, Mülkiyet'in yerine göre, ehemmiyeti birinci plana çıkmakta ve hatta Mülk'ün kendisi olmaktadır. Bunun sebebi, benim burada kastetmiş olduğum anlamıyla Mülkiyet'in, alelumum bilinen ve hassaten liberal siyaset filozoflarının kastettiğinden ve üzerinde vurgu ile durduklarından daha farklı ve daha şumullü bir mana taşıyor olmasındandır. Mesela, Liberalizm'in başat temsilcilerinden Locke'un (1632-1704), bir yönetimin, ancak yönetilenlerin rızasına dayandığı müddetçe meşru olabileceğini, bu rızai mutabakatın ilgası durumunda yönetilenlerin direnme haklarının doğduğunu söylerken ileri sürdüğü gerekçelerden birisi de, "mülkiyet" ve "mülkiyet hakkı"dır; fakat, "Hükumet Üzerine İki İnceleme"nin (Two Treatises of Government), "Mülkiyete Dair" (Of Property) bölümünde hususen ele almış olduğu bu kavram ile[1] O, Haldun'cu anlamından farklı olarak, kişilerin dünya malları üzerindeki sahipliğini kastetmektedir. Vakıa, Locke, bununla, bir yorumcunun da belirtmiş olduğu gibi "mülkiyeti bir kimsenin sadece kendi vücudunun ve emeğinin bir damgasını koyduğu benliğinin bir uzantısı olarak değil, bir kimseye, cemiyetin söz hakkını veren bir varlık, bir yer olarak da görüyordu"[2]; ancak, bu yine de, benim referans olarak aldığım Haldun'cu Mülkiyet kavramı ile ciddi bir farklılık içerisindedir. Locke'cu Mülkiyet, her ne şekilde ele alınırsa alınsın, esas olarak, "mal-mülk" şeklinde daha anlaşılabilir hale getirebileceğimiz, insanların nesneler üzerindeki sahipliğidir ve mülkiyet hakkı da bu sahiplikle ilgili bir haktır; tabiatiyle, bu, ehemmiyetsiz veya küçümsenebilecek bir şey olmadığı gibi, elbette bu kontekstte, sadece Liberalizm ile mukayyet olmayıp, mesela İslam'da da, mü'minleri Allah'tan uzaklaştırmaya vesile olmadığı müddetçe, "makbul ve memduh" addedilmiştir ve gerçekten de, titizlikle korunması gerekir. Ne var ki, İbn Haldun'un kullandığı manada Mülk[3], esas olarak "iktidar" manasında olup, devletin hem kendisini ve hem de o devlet üzerindeki sahipliği ifade etmektedir. Bu kontekstte Devlet, bir "mülk"tür, ama bir "mal" değildir; farkı bu şekilde hulasa edebiliriz.
 
Şu halde, Liberalizm'in, Locke'un görüşleri çerçevesinde müşahhaslaşan mülkiyet ve mülkiyet hakkı problemi ile, benim, Haldun'un görüşleri çerçevesinde müşahhaslaştırmaya çalıştığım mülkiyet ve mülkiyet hakkı problemi aynı kategoriye dahil edilemez; vakıa her ikisi de, gasp ve/veya ilga edilmeleri durumunda direnme hakkı vermektedir; ama fark çok derindir. Benim asıl olarak üzerinde durduğum, liberalizmin - en azından bu kontekstte - ele almadığı bir konudur: Devlet'in elden çıkması.
 
İmdi, Mülk, devletin hem kendisini ve hem de o devlet üzerindeki sahipliği ifade ettiğine binaen, Mülk'ün elden çıkması, Devlet'in elden çıkması demektir ve buna göre de problem, Liberalizm'deki darlığın ötesinde çok şumullü bir mana ve ehemmiyet kazanarak şu noktaya gelir: Devlet'in elden çıkmasına rıza gösterilebilir mi; velev ki, elden çıkmış bir devlette şahsi mülklerimiz, yani "mal-mülk" korunsa bile?
 
Bu nokta, şahsi mülkiyetin, "mal-mülk"ün ehemmiyetinin ikincileştiği ve hatta silindiği ve Devlet'in Devlet olarak değerinin herşeyin üzerine çıktığı ve aynı zamanda O'nun, ehemmiyetler hiyerarşisinde, yerine göre, Vatan'dan bile daha önce gelebildiği noktadır da.
 
Devlet ve Devlet üzerindeki sahiplik, niçin bu derece önemli olabilir?
 
Burası, bu yazının sınırlarını aşmaktadır; ancak, önce saf felsefi olarak şunu söylemekle yetineceğim: Mengüşoğlu'nun da büyük bir isabetle belirtmiş olduğu gibi[4], Devlet, cemiyet hayatının ve "dil, din, kültür ve medeniyet" gibi tüm "insanlık başarıları"nın temel şartıdır. Devletimize sahip olmak, ikinci olarak, yine birincisiyle bağlantılı olmak üzere, bütün milli hayatımızın muhafazası ve terakki ve tekamülü için şart olduğu gibi, tarihimize ve bize hür ve müstakil bir devlet ve vatan emanet eden ecdadımıza, atalarımıza olduğu kadar, istikbalimize, kendilerine hür ve müstakil bir devlet ve vatan teslim etmekle mükellef ve mecbur olduğumuz ahfadımıza, çocuklarımıza ve torunlarımıza karşı sadakat ve namus borcumuz olduğu için tartışılması bile caiz olmaz ve uğruna her türlü fedakarlığın yapılması önce insani ve sonra da milli bir vazife olacak kadar birinci dereceden ehemmiyet taşımaktadır.
 
Tabiatiyle, Mülk bu kadar büyük ehemmiyetli olduğu için, Mülk'ün sahiplerinin, O'nu ellerinden kim almaya kastetmiş veya edecek olursa olsun, mülklerine sahip çıkmak hususunda direnmeleri, başkaldırmaları, hem devredilemez hakları olmaktadır ve hem de kaçınılamaz vazifeleri.
 
Buna binaen ikaz etmeyi, hem hakkım, hem de vazifem addediyorum: Türkiye Devleti, O'na vatandaşlık yoluyla bağlı olan herkesindir ve bu bakımdan her vatandaş eşittir ve fakat O'nun tapusunun mülkiyeti Türkler'e aittir; ancak şimdi Türkler, bu "Mülk" üzerinde, git-gide, sadece isim sahibi olmanın ötesinde bir haklarının kalamayacağı, tapularını devredecekleri bir süreci yaşamaktadırlar ve tabiatiyle ve bittabii, isim haklarının da ellerinden alınacağı nihai safhayı yaşamak ve tarihin ve istikbalin lanetine muhatab olmak istemiyorlarsa, direnmek haklarını kullanmak ve vazifelerini bihakkın ifa etmek mecburiyetindedirler.        
 
[1] John Locke., The Works., Volume 4., Economic Writings and Two Treatises of Government., 12th Ed., London, Rivington., 1824., Book II., Chp. V., p.352; [2] Richard Peters., "John Locke"., Maurice Cranston (Ed.)., Batı Düşüncesinde Siyaset Felsefeleri., Geniş Hanedanlıklar, Mülk, Hilafet...."]; [4] Takiyettin Mengüşoğlu., İnsan Felsefesi.,Remzi Kitabevi Yay., İst., 1988., Bölüm: XV: "Devlet Kuran Bir Varlık Olarak İnsan"Çev.: Nejat Muallimoğlu., M. Ü. İlahiyat Fakültesi Yay., İst., 1993, içinde, s.72; [3] Bkz., mesela: Mukaddime: I.III: "
Yazıyı PDF dosyası olarak indirmek için tıklayınız. [ Boyutu: 207,76 KB ]




Copyright ©2006-2024, Durmuş Hocaoğlu

Sitede yayınlanmakta olan yazılar kaynak göstermek şartıyla kullanılabilir.

Anasayfa  |  Biyografi  |  Kitaplar  |  Yazılar
Bildiriler  |  Röportajlar  |  İletişim