ANASAYFA BİYOGRAFİ KİTAPLAR YAZILAR BİLDİRİLER RÖPORTAJLAR KÜTÜPHANE İLETİŞİM
        Detaylı Arama

Facebook'ta Paylaş

Kangal Destanı
Durmuş Hocaoğlu

Yeniçağ Gazetesi / 25.06.2006
Bu yazıyı kaleme aldığım Cuma-Cumartesi akşamına doğru, eklentisinde Sayın Mümtaz'er Türköne'nin Yeniçağ'a gönderdiği iddia edilen "Semboller ve Gerçekler" serlevhalı bir yazıyı ihtiva eden ve doğrusu biraz garip bulduğum bir e-posta aldım. Garabet iki türlü: Birincisi şu ki, mezkur iki yazısı münasebetiyle kaleme alınan mukabil tahrirata toplu bir cevap ve tavzih niteliğinde olmasına rağmen, muhtemelen Yeniçağ yönetimine gönderilmiş olan yazının niçin biz muharrirlere de gönderilme lutfunda bulunulmadığı anlaşılır gibi değil; böyle dolaylı fikir teatisi de hiç görmedim doğrusu. Ancak asıl garip olan muhteva. Niçin? Niçin'e geçmeden, internet ortamında herkesin herkes adına birşeyler yazıp gönderebilmesine imkan veren teknolojik tuzaklar yüzünden, bu kabil metinlere kuşku ile yaklaşılmasının gerekliliğini nazar-ı itibare alarak fazlaca üzerinde durmaya değer addetmediğimi belirtmek isterim; zira neticeten - her ne kadar uslup çok ikna edici olsa da - metnin kelimesi kelimesine Sayın Türköne'ye ait olduğundan emin olabilmekliğim söz konusu değil. Evet, bu sebeplere binaen üzerinde durmayı zait addetmek istiyorum; ancak, son derece dikkatli ve nazik bir lisanla kaleme alınmış olan yazıyı bir an için şayan-ı itimad addedecek olursam, dile getirmek isteyeceğim, Sn. Türköne'nin asıl olarak şiddetli tepkiye yol açan bazı tezlerindeki şaşırtıcı ve daha da kuvvetlenmiş görünen ısrarından duyduğum rahatsızlık olacaktır. Bence, sahip bulunduğumuz imkanları iyi ve verimli bir şekilde kullanarak medeni bir müzakereyi tercih etmek daha faydalıdır.
 
Efendim; birkaç gün geçtiği için, özetlemek faydalı olur: Sn. Türköne, ülkemizin, vatanın ve devletin elden gittiği iddiasını despotik emellerine kalkan yapan birtakım karanlık kişilerin oluşturduğu çetelerin tehdit ve tasallutu altında bulunduğu tezinden yola çıkarak, bunun bir anlamda bir "sahte milliyetçilik" olduğunu söylemekte ve buradan da alakasız bir şekilde "Milliyetçilik" ile "Bozkurt" ve "Ergenekon" arasında kurmuş olduğu bağ üzerinden harekete geçerek, bu çetelerin sahteliklerini isbat sadedinde olsa gerek, esasen, Ergenekon'un bir Moğol efsanesi olduğu halde çalıntı yoluyla Türklere maledildiğni ve, ayrıca, Türklerin hiçbir zaman Kurt Kültü ve/ya Kültürü ve hele Bozkurt ile bir alakalarının bulunmadığına gelmekte ve en büyük infiali doğuran büyük keşfini ortaya atmaktadır: Türkler için şayet bir hayvan sembol olarak seçilecekse, bu, vahşi ve hain – ve tabiatiyle "alçak" da denebilir - kurt değil, ancak ve yalnız, "damarlarında asil Türk kanı dolaşan Kangal Köpeği" olur demektedir.
 
Eh artık; burası bütün frenlerin boşaldığı yer olmaz da ne olur!
 
Fakat ilginçtir, Sn. Türköne, yukarıda bahse mevzu ettiğim ve kendisinin olup-olmadığından emin olamadığım, hacimli yazısında, aynı fikri müdafaa için, daha da ileri giderek, Kangal'ın faziletlerini öylesine sayıp dökmekte ki, Cahız'ın "Türklerin Faziletleri"ndeki ile bire-bir örtüşüyor diyebilirsiniz; haşa huzurdan, ha Türk, ha Kangal! Vakıa, mükerreren, emin olmadan eleştirmek asla doğru değil amma, farz-ı muhal söz konusu metin şayet aynıyla zatına ait ise bir felaket: Bir kerre Kangal'a "köpek" veya "it" denerek aşağalınmamalı, bu hakka mugayir olmaktadır; çünkü "O" – yani "Kangal" – ehl-i namustur, ensest yapmaz, eşine sadıktır, yavrularına karşı müşfiktir; cessurdur, akıl küpüdür, mükemmel bir taktisyen ve kusursuz bir stratejdir; fevkalade dövüşkendir ve kurda meyda okuyan tek köpek - "köpek" derken aşağılamak yok! - "O"dur; şımartılmaktan, okşanmaktan, laubalilikten hoşlanmaz; saygı gösterir ve saygı bekler; oyun köpeği olmayı zül telakki eder, tam anlamıyla bir görev köpeğidir, kendisine verilen her görevi canı pahasına yerine getirir... Öyleyse, Kangal sadece Türk'ün remzi olmakla kalabilemez; "Bu ülkeyi içerde ve dışarıda koruyanların, iç ve dış güvenliğini sağlayanların benzemesi gereken yaratık Kurt değil, Kangal olmalıdır."
 
Bakındı hele!...
 
***
 
Bugün aslında Ergenekon'dan bahsedecektik, olmadı, yarına kaldı; ancak bu arada Sn. Türköne'den, "hayır bu metin bana ait değildir" mealinde sahih bir açıklama gelirse göğsümdeki ağırlık hafiflemiş olacak, çünkü işbu Kangal Destanı giderek kerihleşmeğe başladı.
Yazıyı PDF dosyası olarak indirmek için tıklayınız. [ Boyutu: 207,36 KB ]




Copyright ©2006-2024, Durmuş Hocaoğlu

Sitede yayınlanmakta olan yazılar kaynak göstermek şartıyla kullanılabilir.

Anasayfa  |  Biyografi  |  Kitaplar  |  Yazılar
Bildiriler  |  Röportajlar  |  İletişim