ANASAYFA BİYOGRAFİ KİTAPLAR YAZILAR BİLDİRİLER RÖPORTAJLAR KÜTÜPHANE İLETİŞİM
        Detaylı Arama

Facebook'ta Paylaş

Siyaset'te Merkez, Merkez-Dışı ve Merkez-Karşıtı
Durmuş Hocaoğlu

Son Çağrı Gazetesi / 01.05.1997
Türkiye'nin siyasetteki tıkanıklığının en temelli sebeplerinden birisi, "Merkez Siyaset"'in zaafiyetidir. Merkez Siyaset'teki zaafiyet, Merkez-Dışı Siyaset'i güçlendirmektedir. Merkez'in zayıflaması kendisini, Merkez-Sağ ve Merkez-Sol partilerin oy oranlarının sürekli olarak düşme trendine girmesi ile somut bir şekilde açığa vurmaktadır. Bu keyfiyetin belli-başlı nedenlerini kısaca şöyle özetleyebiliriz:
 
1: Tavan'daki Problem: Merkez partiler, ülkemizde yaşanmakta olan değişme ve gelişmeler karşısında kendilerini bu duruma adapte edebilmekte zorlanmaktadırlar. Bu keyfiyet, anılan bu partilerin "yaşlanmakta" olduğunu göstermektedir. Burada "yaşlanma" ibaresi ile kastedilen şey, iki anlamdadır: Birincisi bir kurum olarak partilerin yaşlanması, ikincisi, doğrudan-doğruya siyasetçilerin yaşlanması.
 
Partilerin yaşlanması, merkez siyasi partilerin, kurum olarak, toplumsal siyasi taleplerdeki gelişmeler karşısında, büyük oranda, kendilerini yenilemek, kendilerini aşmak konusunda yetersiz kalmaları, yeni ve ümit verici, ikna edici söylemler geliştirememesi ve böyle projeler ve programlar sunamaması anlamındadır. Mesela, Merkez-Sağ seçmen için, "Menderes ismi", "D.P. Misyonu", "46 Ruhu", hatta yakın zamana ait olmasına rağmen "Özal ismi" gibi; Merkez-Sol için ise, mesela, "Devlet Kuran Parti", "Altı Ok", "Karaoğlan" gibi motifler artık ağırlığını, cazibesini, heyecanını büyük ölçüde kaybetmiştir. Aradan uzunca bir süre geçmiş, yeni bir nesil, yeni meseleler, yeni talepler zuhur etmiştir; bu nesil için yukarıda anılan şeyler, Jül Sezar kadar eskidir, tarihtir ve tarihidir; fiili durum ile bir bağlantısı kalmamış, siyasi bir motor olma niteliğini kaybetmiştir. "Tarihilik" ise, bizzat "değişme" olgusu ile çelişmektedir. Değişen bir topluma değişmeyen siyasi bir program sunmak, reddedilmeye müstahak olmak demektir. 
 
Siyasilerin yaşlanması ise şudur: Bir kısım siyasi partilerdeki liderlerin ve ön saflardaki siyasetçilerin isimleri uzun zamanlardan beri ya pek az değişmekte veya hiç değişmemektedir. Bu arada, 'bedenen genç' olan bazı siyasilerin ise 'ruhen yaşlı' olduğunu söyleyebiliriz ki bunların her ikisi aynı değerdedir. Bir anlamda "siyasi kazık kakma" veya "siyasi hanedanlaşma" olarak isimlendirilmesi mümkün olan bu "patrimonyal" karakter de toplumda bıkkınlık ve itme hissi yaratmaktadır. Zira bu "yaşlı Türk politbüro üyeleri", hemen bütün yaşlılar gibi statükocu olmakta, değişmelerden korkmakta, kendilerini ve partilerini yenileme şanslarını kaybetmiş bulunmakta, despotlaşmakta, ve, bütün yaşlı despotlar gibi, yenileşme, gençleşme, değişme eğilimlerini bir nevi "kendini inkar" olarak algılayarak şiddetle karşısına dikilmektedirler.
 
2: Taban'daki Problem: Toplumun kendisinde, yani "taban"da bir "siyasi ayrışma" gözlemlenmektedir. Bu hal, Türk toplumunun geçirmekte olduğu değişimin bir bakıma zorunlu bir sonucu olarak da mütalea edilebilir. Toplumumuzda görüşler, anlayışlar, zihniyetler çeşitlenmekte ve toplum, daha heterojen bir hale gelmekte, siyasi, iktisadi, kültürel, ideolojik açılardan farklı taleplere sahip olan farklı tabakalara ayrılmaktadır. Tabandaki bu sosyal ayrışma, kaçınılamaz olarak bir "politik ayrışma" doğurmakta, kendisini tavanda ayrışmış ve parçalanmış bir siyaset tablosu şeklinde açığa vurmaktadır. Türkiye'deki siyasi partilerin sayıca bolluğunun sebeplerinden birisi de budur. Bu sebeple, artık yakın bir gelecek için, hemen-hemen hiçbir siyasi partinin yüzde kırk gibi çok büyük oranlara yükselmesini beklemek gerçekçi bir yaklaşım olamaz. 
 
Merkez'in zayıflaması, Merkez-Kaç eğilimlerin artışına, kendisinin Merkez'de temsil edilemeyeceğine kanaat getiren vatandaşın Merkez'in dışına savrulmasına sebebiyet vermektedir ki bu da sonuç olarak Merkez-Dışı Siyaset'i güçlendirmektedir.
 
Merkez-Dışı'na savrulma en ziyade Merkez-Dışı Sağ'a doğru yönelmekte ve Sol'un her çeşidinden uzak durmaktadır. Yani, Merkez-Dışı yığılmanın adresi Merkez Sol olmadığı gibi Merkez-Dışı Sol da olmamaktadır. Merkez-Sol'daki erime Merkez-Sağ'dan daha fazladır ve Merkez-Dışı Sol ise çok ilginç bir şekilde marjinal bir hale gelmekte ve toplum tarafından itilmektedir. Bu ise, kısaca ifade edildikte, Taban'dan gelen toplumsal taleplerin adres olarak Sol'a yönelmeyecek bir karakterde olmadığı demektir ki bu da ancak, bu taleplerin bir nevi "Milli Diriliş Özlemi" olması ile açıklanabilir.
 
Fakat Merkez-Dışı Sağ'a doğru yönelme marjinaliteye çok fazla yaklaşmamakta, yani, marjinallik eğilimleri çok revaç bulmamaktadır. Bu da, kitleselleşme ihtiyacında bulunan merkez-dışı sağ partilerin "merkez-dışı" olmakla beraber, "merkez-karşıtı" olmamaları sonucunu doğurmaktadır. Merkez-Dışı Sağ'ın en büyük temsilcisi olarak görülen R.P. dahi büyük ölçekte, bu konumdadır.
 
Merkez-Siyaset'in güçlendirilmesi, Türkiye'nin geleceği için çok önemlidir. Ancak, katı, sert ideolojik "savaşım" anlayışı, toplumdan gelen taleplerin "zor" ile bastırılması eğilimleri, bir yandan Merkez'in daha erimesine, diğer yandan da "merkez-dışı" olmakla beraber, "merkez-karşıtı" olmayan siyasi eğilimlerin de "merkez-karşıtı" bir konuma sürüklenmesine, radikalleşmesine yol açabilecektir.
Yazıyı PDF dosyası olarak indirmek için tıklayınız. [ Boyutu: 187,46 KB ]




Copyright ©2006-2024, Durmuş Hocaoğlu

Sitede yayınlanmakta olan yazılar kaynak göstermek şartıyla kullanılabilir.

Anasayfa  |  Biyografi  |  Kitaplar  |  Yazılar
Bildiriler  |  Röportajlar  |  İletişim