ANASAYFA BİYOGRAFİ KİTAPLAR YAZILAR BİLDİRİLER RÖPORTAJLAR KÜTÜPHANE İLETİŞİM
        Detaylı Arama

Facebook'ta Paylaş

İnsanlığı İkibin Yıldır Uğraştıran Hristiyan Lafazanlıklarına Dair
Durmuş Hocaoğlu

Yeniçağ Gazetesi / 08.12.2006
NOT: Bu yazının matbu metni bir miktar kısaltılmıştır. Tam metin budur  - D. H


Papa tarihe utanç belgesi olarak geçecek konuşmasında, tarihçilerin gerçekte Hacı Bayram-ı Veli olduğunda ittifak ettikleri, ancak kendisinin bilgisizlikten olsa gerek, "entellektüel bir Persli" olarak tanıttığı kişi ile İslam ve Hristiyanlığı müzakere eden, Sultan I. Bayezid Han'ın emrinde sefere katılan Bizans İmparatoru II. Manuel'in tek yanlı ifadelerine dayanarak O'nun ağzından naklen, "Tanrı kandan hoşlanmaz" diyor ve bununla İslam'ın tanrısının kandan hoşlandığını ima ediyor. Ne derin cehalet: "Kim bir insanı öldürürse bütün insanlığı öldürmüş, kim bir insanı kurtarırsa bütün insanlığı kurtarmış gibidir" diye buyuran İslam mı? [Maide: V: 52]. Ya Hristiyanlık? Madema İsa'nın Babası kandan hoşlanmıyor, o zaman "İsa'nın kuzucukları"nın bu kadar şedidane kan dökme tutkusu nereden kaynaklanıyor acaba? Bana kalırsa, birçok kaynağından birisi de, biricik oğlu Haç üzerinde "Baba, beni niye terkettin" diye feryad ederken parmağını bile oynatmayarak olup-biteni seyreden "Göklerdeki Baba" olsa gerek.      Keza, yine Manuel'in ağzından "İnanç ruhun meyvesidir; bedenin değil. O yüzden, birini inanca götürmek isteyen kişinin ihtiyacı, iyi konuşma ve doğru düşünme yeteneğidir; şiddet ve tehdit değil... kişinin, makul bir ruhu ikna etmek için kol gücüne, saldırı araçlarına ya da birini ölümle tehdit edebileceği araçlara ihtiyacı yoktur..." derken, Hristiyanlığın yayılmasında şiddet ve tehdide ne kadar sıkça başvurulduğunun en seçkin belgelerinin her halde Papalık'ta bulunması gerektiğinden habersizmiş gibi davrandığına göre demek ki çok ileri seviyede bir pişkinlik de göstermektedir "Papa Hazretleri".
 
***
 
Bu konuşmada dikkatlerden kaçan, küçük gibi görünen ancak çok önemli detaylardan birisi de, Papa'nın, her iki dinin tanrı anlayışına dair yaptığı ve hep kendi tarafına yonttuğu yanlış ve maksatlı yorumlardan olan, "Tanrı'nın Tabiatı ve Transandantalliği" mes'elesidir. Papa, konuşmasının birkaç yerinde dile getirdiği "Tanrı'nın Tabiatı" ile Hristiyanlığın İslamlık'tan ne denli kategorik olarak farklı bir tanrı anlayışına sahip olduğuna da ifşa etmektedir.
 
İmdi: Bir var-olanın tabiatından söz etmek, onun mahiyetinden söz etmektir ki bu ise tarif etmek demek olmaktadır; halbuki beri yandan, her tarif, tarif edileni sınırlandırır, zira, sınırlandırılamayan şey, tarif edilemeyecek olan şeydir. Buna mukabil, Tanrı tarif edilemez ve sınırlandırılamaz; yani "Tanrı nedir" sorusu anlamsız bir sorudur. Çünkü O'nun "ne olduğunu" ancak kendisi bilir. Burada Jaspers'in "süje-obje yarılması" dediği türden bir durumla karşılaşırız ki [Felsefeye Giriş., Türkçesi: Mehmet Akalın., Dergah Yayı., 2. Baskı., İst., Şubat 1981., s.45] bahse mevzu Tanrı olunca, O, hem mutlak süje olmaktadır ve hem de mutlak obje. Tanrı'nın dışında olan bir "bilen süje" ancak O'nun varlığını, birliğini ve sıfat ve isimlerinden bir kısmını bilebilir; ama asla "ne idiğini", yani zatını değil, çünkü sıfat zatın bire-bir aynısı değildir. Ne var ki Hristiyanlık için aynı durum bahse mevzu edilemez; orada "Tanrı'nın Tabiatı" incelenir ki bu da "Teoloji" (Tanrı Bilimi) denen ve İslam'da mukabili olmayan bir disiplindir. İşte "Tanrı'nın Transandantalliği" mes'elesi de bu noktada ehemmiyet kesbetmektedir. Tanrı transandantaldir (müteal, aşkın); yani herşeyin üstündedir; O, hiçbir şeye benzemez, hiçbirşey de O'na (muhalefetun li'l-hawadis). Ancak Hristiyanlık'ta vazıyet yine farklı ve bu farklılık da bermutad, Tertullianus'un "saçma olduğu için inanıyorum" aforizmasında sarahatle ifade ettiği üzere, gerçekten saçma olan Teslis denen saplantıdan kaynaklanmaktadır. Hristiyanlık Tanrı'nın tabiatını konu edinir, çünkü O, "İsa'nın Babası"dır ve İsa da O'nun oğlu. Yani İsa Tanrı'dır, düpedüz; ama aynı İsa yeryüzünde etli kemikli, kanlı, bedenli bir insandır. O halde? O haldesi şu: "Bir şahısda iki tabiat". [Alfred E. Garvie., "Christianity"., Encyclopaedia of Religion and Ethics., Vol.: 3, s.597.sü:1.pr:2]. Şu halde İsa'nın tabiatının bilinmesi – ki bu da "Kristoloji" (İsa İlmi) denen ve yine İslam'da mukabili olmayan bir disiplindir – için Tanrı'nın tabiatının bilinmesi gerekmektedir. Ama bu da Tanrı'nın uluhiyeti çizilmeden gerçekleşemez; yani hakikat halde, Hristiyanlığın  tanrısı, "İsa'nın Babası" olduğu için gerçek anlamda transandantal olmayıp, Zeus gibi bir şeydir.
 
***
 
Diderot yine haklı: Bütün bunlar gerçekten de lafazanlık; ama ne yazık ki insanlığı ikibin yıldır uğraştırıyor.
Yazıyı PDF dosyası olarak indirmek için tıklayınız. [ Boyutu: 232,99 KB ]




Copyright ©2006-2024, Durmuş Hocaoğlu

Sitede yayınlanmakta olan yazılar kaynak göstermek şartıyla kullanılabilir.

Anasayfa  |  Biyografi  |  Kitaplar  |  Yazılar
Bildiriler  |  Röportajlar  |  İletişim