Biz Türkiye Kamu-Sen olarak bildirmek isteriz ki:

 

İlk önce, düşünce ve ifade özgürlüğünün de, her özgürlük gibi sınırlarının bulunduğu, bulunması gerektiği bilinmelidir. Yine bilinmelidir ki, eleştirmek ile hakaret etmek ve kışkırtmak da aynı şey değildir. Ve yine bilinmelidir ki, hiçbir inanç, hiçbir özgürlük gerekçesi ile hakarete konu edilemez. Bu vazıyet, bilhassa din, dinin kutsal saydığı iman değerleri, dinin peygamberi söz konusu olduğunda daha da kritik bir hal alır. Çünkü din, daima, en nazik ve en yüksek hassasiyet gösterilmesi gereken bir konudur.

 

Ayrıca, Hz. İsa'yı büyük bir peygamber olarak öven İslam dini ve O'nun adını hep saygı ile anan Müslümanlar söz konusu olduğunda da bu hassasiyetin daha fazla artması gerekir. Nitekim, son peygamber ve bütün peygamberlerin en üstünü olan peygamberimiz bu seviyesizliklere, bu şerefsizliklere muhatap kılınırken hiçbir Müslüman'ın, misilleme yapmak için Hz. İsa'ya en ufak bir saygısızlık dahi göstermediğini fark etmemek ve umursamamak, hayvandan daha hayvan bir karakterle açıklanabilir. 

 

Yine, olayların arka planında, "düşünce ve ifade özgürlüğü" bahanesinin dışında başka sebeplerin de düşünülmesi gerekir. İslam dünyasına karşı yöneltilen bu kaba küstahlık, Müslümanları tahrik ederek, dünya kamuoyu önünde teröristler olarak damgalamak ve bu suretle de yeni askeri saldırılara bir gerekçe olmak üzere tasarlanmış da olabilir; hatta bu, ihtimalden de kuvvetli bir ihtimal olarak görülmelidir.

 

Hasılı, İslam dünyası, Irak'ın işgali ile su yüzüne çıkan büyük bir haçlı seferi tezgahı ile karşı karşıya bulunmaktadır ve bu son olaylar da bu seferin bir gerekçesi olarak kullanılmaya müsaittir.

 

Ve nihayet, Biz Türkiye Kamu-Sen olarak bildirmek isteriz ki: Bu olayların ve buna bağlı olarak bundan sonra da olacak olanların bütün sorumluluğu, bu alçakça hakaretleri başlatan ve yayarak genişleten, ilerleten Avrupa medyası ve onlara alenen veya zımnen destek veren kamuoyu ve siyasetçileridir. Bütün bu saldırganlıkların, başlatanlar ve genişleterek yayanlar tarafından durdurulması cihetine gidilmediği takdirde, gelişmelerin son noktada nereye kadar varacağını da hiç kimse önceden kestiremez.

 

Son olarak ise, bin yıldır İslam'ın keskin kılıncı ve Müslümanların koruyucu kalkanı olmuş olan Müslüman Türk halkını vakar ve kararlılık içerisinde, bu alçaklığı Türk milletine yakışır bir şekilde protesto etmeye ve Hükümet'i de, korkak ve kokmaz bulaşmaz tavrını terk ederek onurlu politikaya davet etmeyi bir görev saymaktayız.