ANASAYFA BİYOGRAFİ KİTAPLAR YAZILAR BİLDİRİLER RÖPORTAJLAR KÜTÜPHANE İLETİŞİM
        Detaylı Arama

Facebook'ta Paylaş

Kafir İşi Karikatürlerin Amerikan Stratejisindeki Yeri: II
Durmuş Hocaoğlu

Yeniçağ Gazetesi / 26.02.2006
Hulasa edersek: Amerika, hedef seçtiği ülkeleri önce tek yanlı olarak - "Amerika kime haydut devlet diyorsa haydut devlet odur" prensibi mucibince - Haydut Devlet ilan ediyor, sonra onu dünyadan tecrit ediyor, bir haydut çetesi olduğu için meşru bir devlete karşı uygulanması gerekli olan harp kurallarını[1] uygulamaktan böylelikle müstağni olduktan sonra onu bir eşkiya gibi tenkil etmek için, Önleyici Savaş doktrinini devreye sokuyor: O vurmadan ben vuracağım! Ve vuruyor da.
 
Afganistan harekatı bu planın en başarılı örneklerinden idi: İkiz Kuleler operasyonunun bir CIA eylemi olduğunun düşünülmesi için haddinden fazla gerekçe bulunduğu bilinen bir gerçektir ve bu gerekçelerden birisi de, hiç kuşkusuz, sonuçta Amerika'nın devşirmiş olduğu fevkalade büyük kazançlardır. Filhakika, bu eylem, Amerika'nın, McKinder'in ta 1904'te teorisini kurduğu stratejik yayılma planının tahakkuku için muazzam bir imkan bahşetmiştir; şöyle bir derhatır eyleyelim: O günlerde, terörist bir taarruzun hedefi olmuş "masum Amerika"nın itibarı öylesine yükselmiştir ki "bizler bugün hepimiz Amerikalıyız" diyecek kadar "gaza gelen" devlet veya hükumet başkanları dahi görülmüştür. Dünya sulhünün baş muhafızı, mazlumların melcei Kahraman Kovboy, fukaralıktan beli kırılan çıplak Afganistan'a abandığı zaman - "fukara"nın etimolojik olarak "bel kemiği kırılmış" demek olduğuna da hatırlayalım - alkışlar göğe yükselmişti adeta; ancak, aynı zamanda yavaş-yavaş şüphe bulutları da oluşmaktan uzak kalmadı. Derken akabinde II. Bush bu defa Irak'ı hedefe koyduğunda bu bulutlar ciddiye alınacak derecede kalınlaşmış bulunuyordu ve nitekim, Kahraman Kovboy, Irak üzerine sefere çıkmak için dünyayı ikna etme konusunda hiç de başarılı olamamıştı. Afganistan ameleyesindeki aldatmacalar, sahtekarlıklar, komplolar öylesine bıkkınlık vermişti ki, sütten ağzı yananların yoğurdu üfleyerek yemesi gibi, Saddam'dan nefret edilmesine mukabil hemen hemen hiç kimse sırf bir diktatör devrilecek diye daha büyük bir diktatörün dünyayı çapullamasına payanda olmak istemiyordu - burada Türkiye'nin oldukça istisnai bir şekilde bir davranış bozukluğu sergilediğini, gerek Hükumet ve gerekse de Harp Lobicileri tarafından Amerika'nın safında harbe girmek için nasıl zorlamalara sapıldığını unutmayalım -. Ancak sonuç itibariyle, Amerika, şantaj ve tehditle de olsa, emellerine ulaştı; en azından şimdilik öyle görünüyor.
 
Ne var ki Amerika'nın sadece Afganistan ve Irak ile kifaf-ı nefs eylemesi imkansız; buna mutlaka İran da katılmalıdır ki böylelikle Asya'nın kalbine varan koridor temizlenmek suretiyle McKinder'in stratejisinin önü açılmış olacaktır. Fakat bu da yetmeyecektir şüphesiz: Suriye'nin de düşürülmesi gerekir ki böylelikle, Afganistan-İran-Irak-Suriye güzergahı ile, Akdeniz'den ta Orta-Asya'ya uzanan bir bölgede te'sis edilecek olan tam hakimiyet, bir yandan İsrail'in rahatlamasını sağlamış olacağı gibi, diğer yandan ise enerji kaynaklarının ele geçirilmesini de sağlama bağlamış ve ayrıca, Çin'i de kontrol altında tutacak bir mevzi kazanılmasını kolaylaştırmış olacaktır.
 
Fakat problem burada: Sahtekarlıkları iyice açığa çıkmış olan Amerika'nın, Swomley'in ifadesiyle "son haydut millet" olan Amerikalıların, İran'a yönelik bir harekatına nasıl ve ne gibi bir gerekçe ile bir meşruiyet kılıfı biçilebilir ve dünya kamuoyu nasıl ve ne gibi bir gerekçe ile ikna edilebilir? Nükleer silah mes'elesi tek başına yeterli olabilir mi? Pek de öyle görünmüyor. Nitekim, ülkemizdeki harp lobicileri Irak harekatı sırasında, "Türkiye Amerika'nın yanında harbe girmelidir, çünkü, Amerika böyle istiyor" deme cür'etini irtikab edebiliyorlardı[2]; ama şimdi bu gibi lafazanlıklar veli-i nimetleri Amerika'ya karşı nefret tansiyonunu daha da arttırmaktan başka bir işe yaramıyor. O halde yeni metodlara şiddetle ihtiyaç duyulmaktadır diyebiliriz: İran'a çullanmaktan da daha ötesine yarayabiliecek yeni gerekçeler yaratacak yeni metodlara.
 
 
[1] Harp terosi hakkında daha geniş malumat için, ilgilenen okuyucularıma, şu makalemin orijinal baskı metnini PDF dosyası olarak gönderebilirim: "Savaş ve Barış Üzerine"., Köprü., Sayı: 83, Yaz 2003 (Temmuz-Ağustos-Eylül)., İstanbul., s.105-129
[2] Bu noktada, bir hafıza tazelemesi maksadıyla, 29.08.2003 tarihli ve "Haydi Mehmet! Amerika İçin Ölme Zamanıdır!" başlıklı yazımdan kısa bir pasaj aktarmak istiyorum:
 

"...daha henüz iki gün önce konu ile ilgili olarak "Hükümet Irak'a Asker Göndermek Zorunda" başlıklı bir köşe yazısı kaleme alan Yaman Törüner [Milliyet, 27.08.2003, Çarşamba] şunları yazarak girizgah yapmaktadır: "Görünürde, Irak'a asker gönderilmesi tartışılıyor. Oysa, hükümet zaten Irak'a asker göndermek zorunda. Şimdi yapılan, bu konuda kamu oyu oluşturmak ve kendimiz için daha iyi şartlar sağlamaya çalışmak. Hükümet asker göndermek zorunda. Çünkü, Amerika böyle istiyor. Daha önce yaşanan tezkere krizi, suçun bir ölçüde ordunun, bir ölçüde de Meclis'in üzerine atılmasıyla geçiştirildi. Dolayısıyla, Amerika'nın AKP'ye olan yoğun desteği devam etti. Bu kez, suçun ne orduya ne de Meclis'e atılma olasılığı yok. Irak'a asker gönderme konusunda çıkacak olumsuz bir karar, bundan önceki tezkere krizinde de gerçek engelleyicinin hükümet olduğu savını güçlendirecek ki, hükümet bu sıkıntıyı göğüsleyemez."

Yazıyı PDF dosyası olarak indirmek için tıklayınız. [ Boyutu: 208,79 KB ]
BU DİZİDEKİ YAZILAR
Kafir İşi Karikatürlerin Amerikan Stratejisindeki Yeri: I
Kafir İşi Karikatürlerin Amerikan Stratejisindeki Yeri: II




Copyright ©2006-2024, Durmuş Hocaoğlu

Sitede yayınlanmakta olan yazılar kaynak göstermek şartıyla kullanılabilir.

Anasayfa  |  Biyografi  |  Kitaplar  |  Yazılar
Bildiriler  |  Röportajlar  |  İletişim