Görülmekte olduğu gibi, Marksizm'in millet ve milliyetçilik olgularını değerlendirişi bu merkezde: Gerek millet ve tabiatiyle gerekse de milliyetçilik, her ikisi de, tarihin ilerleme sürecinde muayyen bir noktada ortaya çıkmakta ve bu sürecin neresinde durduğuna göre, ilerici (pozitif) ve gerici (negatif) hükümler altına konabilmektedirler.
İmdi: Vâkıa Marksist düşünürler millet olgusunu tarihte geri götüren primordiyalist teorilere îtibar etmeyerek, O'nu esas îtibâriyle muayyen bir döneme, Kapitalizm safhasına inhisar ettirir ve onunla başlar ve onunla bitirirler ve bu noktada diğer modernistlerden pek de farklı değildirler; ancak, şaşırtıcı bulunabilecek olan taraf, gerek 'millet'in reddedilmeyip bir sosyal gerçeklik olarak kabûlü ve gerekse de târifi konularında oldukça sağlıklı denebilecek tutumlarıdır. Nitekim, Stalin'in, Millet'i "dil, toprak, ekonomik yaşam birliğinin ve ortak kültür biçiminde beliren ruhi şekillenme birliğinin hüküm sürdüğü, tarihi olarak meydana gelmiş kararlı bir topluluk" [Milli Mesele., Çev.: Mümtaz Yavuz., Evren Yay., İst., Mart 1976, s.45]şeklinde ve biraz daha ilerisinde, Avusturyalı Marksist Otto Bauer'e atfen, kendi ifâdesiyle "milletin en eksiksiz tanımlaması"nı, "kader birliği alanında, karakter birliği içinde birleşmiş olan insanların oluşturdukları bir bütün" olarak yapması da [a.e., s.47] bunu doğrular evsaftadır.
Ne var ki, bu doktrine göre "millet" tarihin muayyen bir safhasında Kapitalizm'in bir mahsûlü olarak ortaya çıktığı için, Stalin, "kapitalizm şartlarında, milli savaş, burjuva sınıflar arasındaki bir savaş olmaktadır" der ve şöyle devam eder: "Bazan burjuvazi, milli harekete proleteryayı da sürükleyebilmekte, ve o zaman milli hareket, görünüşte, ama yalnız görünüşte, bir genel hareket, genel halk hareketi karakteri kazanmaktadır. Ama bu hareket, özünde her zaman burjuvazinin damgasını taşımakta ve her şeyden önce burjuvazi için yararlı ve onun tarafından özlenilir bir hareket olmaktadır." [a.e., s.56] Yâni, şu veya bu şekilde "millî" sıfatı, Burjuvazi ile eşdeğerdir. Bunun içindir ki, "Bilinçli proletaryanın, denenmiş olan kendi bayrağı vardır, ve onun burjuvazisinin bayrağı altında safa girmesinin gereği olmaz." [a.e., s.54]. Ancak... "Bundan, proleteryanın, milliyetlerin ezilmesi siyasetine karşı savaşması sonucu asla çıkarılmamalıdır." [a.e., s.56]. Ne çıkarılmalıdır? Cevap: "Milletlerin Kaderlerini Tâyin Hakkı" (Self Determination Right). Stalin devam eder: "Milletlerin kendi kaderlerini tayin etme, hakkı, Milletin kendisinin kendi kaderleriyle ilgili konularda karar verme hakkı demektir" [a.e., s.57-58]. Çok güzel; ancak... "...bu, sosyal-demokrasinin milletin tüm geleneklerini ve kurumlarını desteklediği anlamına gelmez." [a.e., s.58]. Gelmez; çünkü Marksizm, unutulmamalıdır ki, Millet'i tarihin bir döneminde zuhûr etmiş, zarurî, ancak devam etmesi/ettirilmek istenmesi hâlinde zararlı olacak olan tarihî ve muvakkat – ve bu bakımdan da 'sübstansiyel' değil 'aksidantel', yâni 'ârızî' - bir teşekkül olarak görür; O'nun, İnsanlık için başka rüyaları, başka tasarıları vardır. Bu sebepledir ki, "Milletlerin kendi kaderlerini kendilerinin tayin etmesi hakkı için savaşan sosyal-demokrasi" der Stalin, "milletleri ezme siyasetine son verme, böyle bir siyasetin uygulanmasını olanaksız kılma ve böylelikle milletlerin savaşını sınırlama, küllendirme, bu savaşı en azına indirme amacını gütmektedir. Bilinçli proleteryanın bu siyasetini milli savaşı derinleştirmek ve genişletmek amacını güden, milli hareketi güçlendirme yolunda çaba gösteren burjuvazinin siyasetinden temelde ayırdeden, işte budur." [a.e., s.58-59]
Ve hüküm şöyle verilir: "İşte bundan dolayı, bilinçli proleterya, burjuvazinin 'milli' bayrağı altında yer alamaz." [a.e., s.59]
... biraz daha devam edelim.
|
Lenin'den sonra Sovyetler iktidârını ele geçiren ve ölümüne dek SSCB'yi demir yumruğu ile sevk ve idâre eden
Stalin (Çelik Adam)
lâkabı ile tanınan Yahûdi asıllı Gürcü
Yosif Visaryonoviç Cugaşvili
(Tiflis, 1879- Moskova 1953) |
|
Avusturyalı devlet adamı, sosyal demokrat ve Marksist teorisyen
Otto Bauer
(Viyana, 1881 – Paris, 1938) |
|