ANASAYFA BİYOGRAFİ KİTAPLAR YAZILAR BİLDİRİLER RÖPORTAJLAR KÜTÜPHANE İLETİŞİM
        Detaylı Arama

Facebook'ta Paylaş

Darwinizm, İnsan ve Dil: I
Durmuş Hocaoğlu

Yeniçağ Gazetesi / 24.03.2006
İnsan'ın soy kütüğünü doğrudan doğruya maymuna - daha sahih bir ifade ile, maymun ile ortak bir ataya - bağlayan ve bu sebeple de Evrimcilik'in en aşırı, en radikal formu olan Darwincilik, bidayetinden beri birçok tenkide muhatab olmuştur. Burada bir özet dökümünün dahi verilmesi mümkün olmayan bu tenkidlerin detayına hiç girmeden, birkaç kısa başlıkta mes'eleyi kritik etmeye çalışacağız:
 
Darwinizm, İnsan'ı, bitki ve hayvan gibi bir "tabii varlık" olarak kabul etmekte ve O'nu bütünüyle biyolojik süreçlere indirgemektedir; tipik bir indirgemecilik (redüksiyonizm) örneği olan bu teori, insan'ın, biyolojik bir vasfı da bulunmakla ve bu yanıyla biyolojik süreçlere bağlı olmakla beraber esas olarak tabii değil ve fakat "kültürel ve tarihi" bir varlık, bir "kültür ve tarih varlığı" olduğunu ıskalamaktadır. Nasıl ki bizzat canlılığın her formu, maddi-kütlevi nitelikleri dolayısıyla fiziki-kimyevi süreçlere ve kanunlara tabi olmakla beraber, canlı olması hasebiyle bu noktada cansız nesnelerden mahiyet itibariyle radikal bir şekilde ayrılır ve aynı kategoriye dahil edilemez ise, kültürel ve tarihi bir varlık olan insan da mahiyet itibariyle, sırf biyolojik nitelikleri dolayısıyla hayvanlardan mahiyet itibariyle radikal bir şekilde ayrılır ve onlarla aynı kategoriye dahil edilemez.
 
Darwinizm'in en başarılı olduğu nokta, canlıların birbirlerinin içinden evrimleşerek türeyen bir süreç geçirmeleri hakkındaki çok genel açıklamasıdır ve bu da evrim mantalitesi olarak doğru ve tutarlı bir görüştür; ne var ki, bu görüşün tam ve mutlak bir bilgiye dönüştürülebilmesi mümkün değildir, çünkü olgulardan (cüzlerden) hareket ederek tümellere (küllere) varmaktadır ve bu da tümevarım (indüksiyon, istikra) metodundan başkası değildir. Halbuki, bu yol ile mutlak ve bütünü kuşatıcı bir bilgi üretilemeyeceği, bizzat bu metodun en büyük piri olan Francis Bacon tarafından dahi kabul edilen bir gerçektir.
 
Ayrıca, bunun yanında, Darwinci teori, gözlem ve deneyden - yani "empiri"den - elde ettiği sonuçları bütüne teşmil ederken "doğrulama" metodunu kullanmaktadır; ancak, Pozitivizm'in de adeta ruhu demek olan bu metod, istihsal edilen her tür "doğru" neticenin, ancak muvakkaten doğru olan potansiyel yanlış olduğu; daha ilerletilmiş şekliyle, esasen ilmi önermelerin ilmilik kriterinin doğrulabilirlikten da mühim olarak yanlışlanabilirlik olduğu, yani, bin milyar kere doğrulanmış bir önermenin tek bir yanlışlama ile genel-geçerlilik vasfının külliyen ilga edileceği ve haddi zatında, filozof-fizikçi Einstein'ın ifadesiyle, ilmi olmak iddiasındaki her önermenin ilmi olabilmesi için yanlışlanabilir olmasının şart olduğu ve yanlışlanması mümkün olmayan önermelerin ilmi olamayacağı da, en azından Popper'dan beri bilinen başka bir gerçekliktir.
 
İmdi; Darwinci teori de bir bilimsel teoridir ve aynı kaideye tabidir; işte mes'eleye bir de bu noktadan yaklaştığımızda, Darwinizm'in bir değil, ama birden fazla açıklayamadığı olgularla karşlaştığını, yani, yanlışlanmış olduğunu görmekteyiz. Bu ise, bu teorinin genel-geçerli olamayacağını, ancak, paradigma çerçevesini daha da daraltmak suretiyle, kısmi bir teori olarak ve yine muvakkaten ayakta kalabileceğini göstermektedir.
 
Darwin'in teorisinin yanlışlandığı bu olguların en mühimlerinden birisi, "dil"dir. O, baş eseri sayılan "İnsanın Türeyişi"nde[*] toplam olarak onbir sayfa tahsis ettiği bölümde, en belirleyici bir kültür göstergesi olan Dil olgusunu biyolojik süreçlere indirgeyerek açıklamaya girişirken, mes'eleyi vuzuha kavuşturmak yerine daha da karmaşık ve içinden çıkılamaz bir hale sokmuştur. Çünkü öncelikle, hayvanlara, en temel insani vasıf olan "zihin" ve "bilinç" isnadında bulunmakta ve bunu da, hayvanda var olduğunu ileri sürdüğü bilinç ile insani bilinç arasındaki uçurumu bile-bile ve açıkça itiraf ederek yapmaktadır [s.113]. Bundan sonra asıl Dil bahsine girdiği sonraki sayfalarda ise, hayvanın konuşan bir varlığa dönüşmesini adeta mitolojik bir tasvir ile takdim ederken, hayvanın tabii ihtiyaçlarının ondaki zihni yeteneği zorlamasıyla insani dile dönüştüğünü anlatmaktadır: "...dilin başlangıcının, çeşitli doğal seslerin, başka hayvanların bağırtılarının ve insanın kendi içgüdüsel çığlıklarının, işaretlerden ve el hareketlerinden de yarar­lanılarak örnek tutulması ve onlarda biraz değişiklik yapılması olduğundan şüphe edemiyorum." [s.117-118]. Yukarıdaki iktibas cümlesinde tasvir edilen henüz insan olmamış yaratığın, çeşitli doğal sesleri, başka hayvanların bağırtılarını ve kendi içgüdüsel çığlıklarını, işaretlerden ve el hareketlerinden de yarar­lanarak örnek tutması ve onlarda biraz değişiklik yapması ve böylelikle konuşmaya başlaması için henüz konuşmadan önce "insan" olmuş olması lazım gelmektedir; zira, bazı şeyleri örnek tutmak ve sonra onlarda değişiklikler yapmak, insani bir zihin ve insani bir şuuru istilzam eder; şu halde, Darwin'in ilk adamı, "insan olmadan önce insan" olmuş olmalıdır ki bunun ne kadar bariz bir "kendi içinde çelişki" (contradictio in adjectum) olduğu izahtan varestedir.
 
[*] Tam Künye: Charles Darwin., İnsanın Türeyişi., Çev.: Ömer Ünalan., Onur Yay., 4. Baskı., Ank., Haziran 1980. Eserin orijinal tam adı: The Descent Of Man and Selection in Relation to Sex (İnsanın Türemesi ve Cinsiyete Bağlı Ayıklanma)., 1871
Yazıyı PDF dosyası olarak indirmek için tıklayınız. [ Boyutu: 187,66 KB ]
BU DİZİDEKİ YAZILAR
Darwinizm, İnsan ve Dil: I
Darwinizm, İnsan ve Dil: II
Darwinizm, İnsan ve Dil: III
Darwinizm, İnsan ve Dil: IV
Darwinizm, İnsan ve Dil: V
Darwinizm, İnsan ve Dil: VI
Darwinizm, İnsan ve Dil: VII




Copyright ©2006-2024, Durmuş Hocaoğlu

Sitede yayınlanmakta olan yazılar kaynak göstermek şartıyla kullanılabilir.

Anasayfa  |  Biyografi  |  Kitaplar  |  Yazılar
Bildiriler  |  Röportajlar  |  İletişim